Muhdesat Nedir? Sahibine bahşettiği hak nedir ? Sınırları nelerdir?
8. Hukuk Dairesi 2020/3982 E. , 2020/8348 K.
22.12.1995 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, şahsi bir hak olup (TMK mad. 722, 724 ve 729), sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın mülkiyetinin arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil İle Muhdesatın Tespiti
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın tapu iptali ve tescil yönünden reddine, muhdesatın tespiti isteği yönünden kabulüne karar verilmiş olup hükmün bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, dava konusu … Köyü 152 ada 2 parselde kayıtlı taşınmazın, tarafların murisi … adına kayıtlı olduğu, taşınmaz hakkında Sulh Hukuk Mahkemesinde ortaklığın giderilmesi davası açıldığı, taşınmazın üzerindeki ağaçların vekil edeni tarafından dikilip yetiştirildiği, ayrıca vekil edeni tarafından hissedarların büyük bölümünden hisselerinin miras temlik sözleşmesi ile satın alındığı belirtilerek, bu hisselere ilişkin olarak tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tescili ile ağaçların vekil edenine ait olduğunun tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalılardan …,…, …, … vekili, davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalılar cevap dilekçesi sunmamışlardır.
Mahkemece, tapu iptali ve tescil davasının reddine, 152 ada 2 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 70 adet erik ağacının davacı tarafa ait olduğunun tespitine karar verilmiştir. Hüküm, bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil ve muhtesatın tespiti isteğine ilişkindir.
1. Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, bir kısım davalılar vekilinin aşağıdaki bentin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Bir kısım davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelemesinde;
a. Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur (4721 s.lı TMK mad. 684/1). Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK mad. 718). 22.12.1995 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, şahsi bir hak olup (TMK mad. 722, 724 ve 729), sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın mülkiyetinin arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.
Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 s.lı HMK mad. 106/2) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararının bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re’sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK mad. 114/1-h, 115) .
Öğretide ve Yargıtay’ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir .
Somut olayda; çekişme konusu 152 ada 2 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan … adına kayıtlı olduğu, mirasçılar arasında Aydın 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2012/683. Esas dava dosyası ile ortaklığın giderilmesi davasının bulunduğu, anılan davanın 28 nolu celsesinde …, …, …, … ve …’ın imzalı beyanları ile 150 adet ağacın davacı tarafından dikildiğini ve ağaçların davacıya ait olduğunu kabul ettikleri anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; ortaklığın giderilmesi dava dosyasında ağaçlara yönelik davacının iddiasını kabul eden davalılar yönünden hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
b. Somut olayda, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin talep yönünden davanın reddine karar verildiği anlaşılmakla, kendisini vekille temsil ettiren davalılar yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken vekalet ücretine hükmedilmemesi de doğru olmamıştır.
SONUÇ: Bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazları yukarıda 2. bentte gösterilen sebeplerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bir kısım davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının yukarıda 1. bentte gösterilen sebeplerle reddine ve HUMK’un 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 17.12.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.