Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyım olarak atandığı şirketlerde iktisadi bütünlük nedeni ile haczi kaldırma
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
O halde, borçlu şirketin şikayetinin kabulü ile hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, bölge adliye mahkemesince yanılgılı değerlendirmeyle şikayetin reddine karar verilmesi isabetsiz olup bölge adliye mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
ESAS NO : 2019/14173
KARAR NO : 2020/6509
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 22/10/2019
NUMARASI : 2019/724-2019/2042
DAVACI : Borçlu : ………………….. Asfalt İnşaat Taah. San. Tic. A.Ş.
DAVALI : Alacaklı : Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş.
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Duygu Dilek tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından bonoya dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan takipte, borçlu şirketin icra mahkemesine başvurusunda, borçlu şirkete TMSF’nin kayyum olarak atandığını, şirket hakkında iktisadi bütünlük kararı verildiğini, 678 Sayılı KHK.nın 37. maddesi gereğince şirket malvarlığının haczedilemeyeceğini ileri sürerek icra müdürlüğünce yapılan haciz işlemlerinin iptalini talep ettiği, ilk derece mahkemesince borçlu şirket hakkında verilen iktisadi bütünlük kararı gereği borçlu şirketin malvarlığının haczedilemeyeceği gerekçesi ile şikayetin kabulüne karar verildiği, alacaklı tarafından ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince borçlu şirketin malvarlığına konulan tüm hacizlerin iktisadi bütünlük kararından önceki tarihte konulmuş olduğundan hacizlerin kaldırılmasına karar verilemeyeceği gerekçesi ile istinaf isteminin kabulüne, şikayetin reddine karar verildiği görülmektedir.
678 Sayılı KHK’nın 37. Maddesi” (1) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyım olarak atandığı şirketlerde, şirketin doğrudan veya dolaylı borçlarının ödenmesi için öncelikle şirket lehine kefil olan ortak, yönetici veya bunlarla bağlantılı üçüncü gerçek veya tüzel kişilerin malvarlığına müracaat edilir. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, bu kapsamda şirket borçlarının ödenmesi ya da şirket sermaye ihtiyacının karşılanmasını teminen, kefillerin varlıklarının doğrudan veya ticari ve iktisadi bütünlük yoluyla satılması konusunda yetkilidir.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyum olarak atandığı şirketlerin, müşterek müteselsil borçluluğu kapsayan kefaletler dahil, kefil olduğu borçlarda ise kayyumluğun devamı süresince borcun öncelikle asıl alacaklıdan ya da diğer kefillerden tahsili yoluna gidilir. ” hükümlerini getirmiştir.
694 sayılı KHK’nin 196. maddesi ile eklenen “Kayyım atanan şirketlerde kefalet” başlıklı geçici 1. maddesinde “(1) Bu Kanun Hükmünde Kararname ile 37 nci maddenin birinci fıkrasında yapılan değişiklik hükümleri, bu maddenin yayımlandığı tarih itibarıyla başlatılmış olan takip ve tahsil işlemleri hakkında da uygulanır.” hükmününü içermektedir.
ESAS NO : 2019/14173
KARAR NO : 2020/6509
678 sayılı KHK’nın 37. maddesi açıkça TMSF’nin kayyum olarak atandığı şirketler aleyhine takip yasağı düzenlemesi getirmemiş, borçların tahsilinde izlenecek yolu belirlemiştir. OHAL döneminde yapılan düzenlemeler ile bu şirketlerin ülke ekonomisine yeniden kazandırılmaya çalışıldığı, şirketlerin iktisadi faaliyetlerini sürdürmesi, üretim ve istihdama katkı sağlamasının hedeflendiği, terör örgütüne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olduğu şirkete kayyım olarak atanmış TMSF temsilcilerinin içi boşaltılmış ve ağır borç yükü altında olan şirketleri idare etmesi ve ekonomiye yeniden kazandırılmasının önem arz ettiği görülmüştür.
Somut olayda takibe konu bononun şikayetçi borçlu …………. Asfalt İnşaat Taahhüt Sanayi Ticaret A.Ş. tarafından düzenlendiği, şirket ortak ve yönetecilerinin bonoyu aval veren sıfatı ile imzaladıkları, takibin şikayetçi borçlu şirket ile birlikte avalistler aleyhine başlatıldığı görülmüştür.
Buna göre 678 sayılı KHK’nin, 679 sayılı KHK’nin 6. fıkrası ve 694 sayılı KHK’nin 195. maddesi ile değişik 37. maddesi gereğince öncelikle şirket lehine kefil olan ve şahsi mal varlığı değerlerine kayyım atanmamış ortak, yönetici veya üçüncü gerçek veya tüzel kişilerin mal varlığına müracaat edilmesi gerekir.
Kaldı ki 678 sayılı KHK’nın 37. maddesi uyarınca şirket ortakları, yöneticiler ya da bunlarla bağlantılı üçüncü gerçek veya tüzel kişilerin şirket borçlarından sorumlu tutulmaları için bu sıfatlar tek başına yeterli olmayıp, şirket lehine kefil olmaları şarttır ve dosya kapsamına göre de TTK. Hükümleri uyarınca kefalet şartı gerçekleşmiştir. Dolayısıyla 678 sayılı KHK’nın 37.maddesi kapsamında şikayetin kabulü ile borçlu şirketin malvarlığına uygulanan hacizlerin kaldırılması gerekir.
O halde, borçlu şirketin şikayetinin kabulü ile hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, bölge adliye mahkemesince yanılgılı değerlendirmeyle şikayetin reddine karar verilmesi isabetsiz olup bölge adliye mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 22.10.2019 tarih ve 2019/724 – 2042 K. sayılı kararının (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 07/07/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.