İLANEN TEBLİGAT HAKKINDA
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU 2013/18672 ESAS , 2013/791 KARAR
“İçtihat
Metni”
MAHKEMESİ : İzmir 3. Asliye Hukuk
Mahkemesi
TARİHİ : 03/11/2011
NUMARASI :
2011/534-2011/417
Taraflar arasındaki “kamulaştırma
bedelinin tespiti ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın kabulüne
dair verilen 30.04.2009 gün ve 2007/511 E, 2009/168 K. sayılı
kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin 21.10.2010 gün ve 2010/11078 E.,
2010/13665 K. sayılı ilamı ile;
(…1-Kamulaştırılan
taşınmazın tapu kayıt maliklerine ait veraset ilamlarının
incelenmesinde davalılardan C.Ö.’nün mirasçılar arasında yer
almadığı, F. Ö. isminde bir mirasçının bulunduğu
anlaşılmaktadır.
Mahkemece sözü edilen kişilerin aynı
şahıs olup olmadıkları, nüfus kütüğünde isim tashihi bulunup
bulunmadığı araştırılıp, aynı kişi olmadıklarının
anlaşılması durumunda davalı C. Ö. hakkında açılan davanın
husumet yönünden reddi gerekeceği gözetilmeden ve bu konuda
araştırma yapılmadan adı geçen davalı hakkında da kamulaştırma
bedeli tespiti ile bu bedelin ödenmesine karar verilmesi,
2-Davaya
konu taşınmaz 441 ada 113 parsel üzerinde bulunan kat mülkiyetli
anataşınmazın 3 nolu bağımsız bölümü olup, bu bağımsız
bölüm ve arsa payının (yukarıda 1. bentte sözü edilen
araştırma sonucu C. Ö.ve F. Ö.’ın aynı kişi olmadığı
saptandığı takirde mirasçı F. Ö.’ın payı hariç tutularak)
idare adına tescili gerektiği düşünülmeksizin 441 ada 113
parsel nolu taşınmazın tamamının tapu kaydının iptali ile
idare adına tesciline hükmedilmesi,
3-Bayındırlık ve İskan
Bakanlığınca yapı birim fiyatlarının yılın tamamında geçerli
olmak üzere saptandığı ve davaya konu yapı için değerlendirme
tarihi olan 2007 yılı birim fiyat listesine göre değerlendirme
yapılmakla yetinilmesi gerektiği dikkate alınmadan, bu değere
ayrıca endeks ilavesi yapılmış olması,
Doğru
görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar
gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi
isabetsizdir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri
çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki
kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK
GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek
direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve
dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava,
4650 sayılı Kanunla değişik 2942 Sayılı Kamulaştırma
Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve
davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece
davanın kabulüne ilişkin verilen karar, davacı vekilince temyiz
edilmekle, Özel Dairece yukarıda başlık bölümüne aynen alınan
nedenlerle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Direnme hükmünü temyize davacı vekili getirmektedir.
Hukuk
Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında, işin esasına
geçilmeden önce; Hukuk Genel Kurulu’nun 21.11.2012 gün
2012/18-499 E. 2012/823 K. sayılı ve geri çevirmeye dair kararı
sonrasında, mahkemece davalılardan M. K.ile O. K.’a yapılan
ilanen tebligatın usulüne uygun olup olmadığı hususu ön sorun
olarak incelenmiştir.
Bilindiği üzere çekişmeli yargıda
kural olarak duruşma yapılması zorunludur. Mülga 1086 sayılı
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun 73. maddesi uyarınca
Kanunun gösterdiği istisnalar dışında hakim tarafları
dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna
uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez.
Gerçekten
savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasası’nın 36.
maddesi ile HUMK’nun 73. maddesinde de açıkça belirtildiği
üzere, mahkemece davalı yan; dinlenmek ve savunması alınmak üzere
kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi
mümkün bulunmamaktadır, aksi halde savunma hakkının kısıtlanmış
sayılacağı, gerek öğreti, gerekse yargısal kararlarda
tartışmasız olarak kabul edilmektedir (Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk
Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı Cilt II sh.1876 vd).
Diğer
taraftan, bozma sonrası taraf teşkiline yönelik olarak mahkemece
yapılacak işlemler de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunu’nun 429/2. maddesinde düzenlenmiş; anılan maddede
“…Mahkeme, temyiz edenden 434 ncü madde uyarınca peşin alınmış
olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya
davet edip dinledikten sonra, Yargıtay’ın bozma kararına uyulup
uyulmayacağına karar verir” amir hükmüne yer verilmiştir. Buna
göre, mahkeme bozma sonrası bozma ilamı ile duruşma gününü
tarafların talebini aramaksızın kendiliğinden tebliğe çıkararak;
usulünce taraf teşkilini sağladıktan sonra bozmaya uyup uymama
konusunda bir karar verecektir.
Yeri gelmişken belirtilmelidir
ki, yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi,
iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp
tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle
sonuçlandırılabilmesi; bozma sonrası yargılamanın devamı, uyup
uymama yönündeki kararın verilebilmesi, öncelikle tarafların
duruşma gününden usulünce haberdar edilmesi ile mümkündür. Bu
yolla kişi, hangi yargı merciinde duruşması bulunduğuna,
hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğuna,
yargılamanın safahatına, bozma ilamının içeriğine, bozma
sonrası duruşmanın hangi tarihte yapılacağına, verilen kararın
ne olduğuna, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat
Yönetmeliğinde açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile
vakıf olabilecektir.
Bilindiği üzere, tebliğ ile ilgili
kanun ve tüzük hükümleri tamamen şeklidir, tebligat;
bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul
işlemidir. Gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak
yasa ve tüzükte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat
olunabilir. Bu sebeple tebligatın, usul yasaları ile ilişkisi de
daima göz önünde tutulmalıdır.
Tebligat Kanunu ile
Yönetmeliğinde öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça
tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret
sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz.
Nitekim, Kanunun ve Yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış
ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı
yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır.
Tüm
bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında;
davalılardan M. K. ve O.K. adına dava dilekçesi, tensip ve ilk
karar tebliğinin yapıldığı adreslerine gönderilen bozma ilamı
tebligatının (adres yıkıldığından) bila tebliğ iade edilmesi
üzerine, mahkemece (önceki tebligatlardan farklı olan) adres kayıt
sistemindeki yerleşim yeri adreslerine tebligat gönderilmiş, bu
tebligat da (adres yıkıldığı ve nakilsiz taşınıldığı)
gerekçesiyle bila tebliğ iade edilmiştir.
Yerel mahkemece bu
kez davalıların adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine
7201 sayılı Kanunun 6099 sayılı Kanun ile değişik 21. maddesi
uyarınca gönderilen tebligat (1018 sokak ve No 2 tamamen yıkılmış
olup, sokak ve no 2 yoktur. Merciin adresin “muhatabın adresinin
nüfus kayıt sistemindeki adresi” olduğunu belirtmesi nedeni ile
evrak mahalle muhtarına bırakıldı. Adres kapısına 2 nolu haber
kağıdı No 2 olmadığından yapıştırılamadı) açıklaması
ile tebliğ edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nun 21.11.2012
günlü oturumunda: davalılardan M. K., Os.K.ve M. K.’a bozma
ilamı, bozma sonrası duruşma günü ve direnme kararı tebliğinin
usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığı hususu ön sorun
olarak tartışılarak,
21.11.2012 gün 2012/18-499 E 2012/823
K. sayılı karar ile: davalılardan M.ve O. K.’a bozma ilamı ve
direnme kararının yöntemince tebliği için dosyanın geri
çevrilmesine karar verilmiştir.
Geri Çevirme kararı sonrası
mahkemece:
C.Başsavcılığına müzekkere yazılarak, anılan
davalıların halen bulundukları yer adreslerinin araştırılarak
tebligata yarar adreslerinin tespiti istenmiş,
C. Başsavcılığı
13.02.2013 tarihli yazı ile; 1018 sokağın tamamen Belediye
tarafından istimlak edilip yıkıldığı, çevre düzenlemesinin
yapıldığı, kullanılmayan boş arsa olduğu, şahsı tanıyan ve
bilenin olmadığını bildirmiştir.
Gelen yazı cevabı
sonrasında mahkemece başkaca bir işlem yapılmaksızın, bozma ve
direnme kararları anılan davalılara 11.04.2013 tarihli gazetede
yayınlanmak suretiyle ilanen tebliğ edilmiştir.
Bilindiği
üzere, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “İlanen tebligat”
başlıklı 28. maddesi uyarınca,
“Adresi meçhul olanlara
tebligat ilanen yapılır.
Yukarıki maddeler mucibince tebligat
yapılamıyan ve ikametgahı, meskeni veya iş yeri de bulunamıyan
kimsenin adresi meçhul sayılır.
Adresin meçhul olması
halinde keyfiyet tebliğ memuru tarafından mahalle veya köy
muhtarına şerh verdirilmek suretiyle tesbit edilir. (Değişik
ikinci cümle: 19/3/2003-4829/9 md.) Bununla beraber tebliği çıkaran
merci, muhatabın adresini resmî veya hususi müessese ve
dairelerden gerekli gördüklerine sorar ve zabıta vasıtasıyla
tahkik ve tespit ettirir.
Yabancı memleketlerde oturanlara
ilanen tebligat yapılmasını icabettiren ahvalde tebliği çıkaran
merci, tebliğ olunacak evrak ile ilan suretlerini yabancı
memlekette bulunan kimsenin malüm adresine ayrıca iadeli taahhütlü
mektupla gönderir ve posta makbuzunu dosyasına koyar.”
7201
sayılı Kanunun 28. maddesi uyarınca yapılacak ilanen tebligatın
şeklini düzenleyen 29. madde hükmüne göre,
“İlan
suretiyle tebliğ, tebliği çıkartacak merciin mucip sebep
beyaniyle vereceği karar üzerine aşağıdaki şekilde
yapılır.
1.İlan alakalının ıttılaına en emin bir şekilde
vasıl olacağı umulan ve varsa (…) tebliği çıkaran merciin
bulunduğu yerde intişar eden birer gazetede ve ayrıca elektronik
ortamda yapılır. (11/1/2011 tarihli ve 6099 sayılı Kanunun 8 inci
maddesiyle, bu maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde
yer alan “ayrıca” ibaresi metinden çıkarılmış ve aynı
bentte yer alan “gazetede” ibaresi “gazetede ve ayrıca
elektronik ortamda” olarak değiştirilmiş ve metne
işlenmiştir.)
2.Tebliğ olunacak evrak ve ilan sureti, tebliği
çıkaran merciin herkesin kolayca görebileceği bir yerine de
asılır.
(Değişik : 6/6/1985 – 3220/9 md.) Merci, icabına
göre ikinci defa ilan yapılmasına karar verebilir. İki ilan
arasındaki müddet bir haftadan aşağı olamaz. Gerekiyorsa ikinci
ilan, yabancı memleket gazeteleriyle de yaptırılabilir.”
7201
sayılı Kanun uyarınca çıkarılan Tebligat Kanununun
Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin ilanen tebligata ilişkin
hükümleri ise,
“Madde–(1)Bu Yönetmelik hükümleri
uyarınca kendisine tebligat yapılamayan, tebliğ memuru tarafından
adresi tespit edilemeyen, adres kayıt sisteminde de yerleşim yeri
adresi bulunmayan kişinin adresinin tespiti için tebligatı çıkaran
merci tarafından adres araştırması yapılır.
(2)Tebligatı
çıkaran merci, muhatabın adresini öncelikle resmî veya özel
kurum ve dairelerden, bunlardan sonuç alınamadığı takdirde
kolluk vasıtasıyla araştırabilir ve tespit ettirebilir. Yapılan
araştırmalara rağmen muhatabın adresinin tespit edilememesi
halinde adres meçhul sayılır.
(3)Adresi meçhul olanlara
tebligat ilanen yapılır.
(4)İlânen tebligat, bu maddedeki
usuller izlendikten sonra başvurulacak son çaredir.” hükmünü
içermektedir.
Yönetmeliğin “İlanen tebligat usulü”
başlıklı 49. maddesi ise,
“Madde–(1)İlanen tebliğ, 48
inci madde gereğince ilgili merciin sebebini göstermek suretiyle
vereceği karar üzerine aşağıdaki şekilde yapılır:
a)İlan,
kendisine tebliğ yapılacak kişinin en güvenilir bir şekilde
öğrenmesini sağlayabilecek ve varsa tebliği çıkaran merciin
bulunduğu yerde yayımlanan bir gazetede ve elektronik ortamda Basın
İlan Kurumu vasıtasıyla yapılır. Muhatabın en güvenilir bir
şekilde öğrenmesini sağlayabileceği umulan gazete, tebliği
çıkaran merciin bulunduğu yerde yayımlanan bir gazete ise, ayrıca
bir diğer gazete ile ilan yapılmaz.
b)Tebliğ olunacak evrak
ve ilan sureti bir ay süreyle tebliği çıkaran mercide herkesin
kolayca görebileceği bir yere asılır.
c)Merci, gerekirse,
ikinci defa ilan yapılmasına karar verebilir. İkinci ilan da (a)
ve (b) bendi hükümlerine göre yapılır. İki ilan arasındaki
süre bir haftadan az olamaz. İkinci ilan, gerekiyorsa yabancı ülke
gazeteleriyle de yaptırılabilir.
(2)Adresi yabancı ülkede
bulunanlara ilan yoluyla tebliğ yapılmasını gerektiren hallerde,
tebliği çıkaran merci, tebliğ olunacak evrak ile ilan suretlerini
yabancı ülkede bulunan kişinin varsa bilinen en son adresine,
ayrıca, iadeli taahhütlü mektupla gönderir ve posta makbuzunu
dosyasında saklar.” şeklinde düzenlenmiştir.
İlanen
tebligata ilişkin anılan hükümlerin incelenmesinden anlaşılacağı
üzere, ilanen tebligat yapılabilmesi için; tebligat muhatabının
kimliğinin bilinmesi, adresinin meçhul olması ve adres
araştırmasının yapılması gereklidir. Tebligat Kanunu’na göre
tebligat yapılamayan ve ikametgah meskeni veya işyeri bilinmeyen
kişinin adresi meçhul sayılır.
Tebligat memurunun, muhatabın
adresinin bilinemediği muhtara onaylatılarak evrakı iade etmesi
üzerine, mahkemece, anılan hükümlerde belirtildiği şekilde
adres araştırması yapması gereklidir.
Belirtilen adres
araştırma biçimi kısıtlayıcı değildir, nitekim 28. maddenin
2. fıkrasında bu durum açıklığa kavuşturulmuş, tebliği
çıkaran merciin adres soruşturmasını resmi ve özel
kuruluşlardan yapması gerektiği vurgulanmıştır. Belirtilen
resmi kuruluşlar içinde adres tespitinin yapılabileceği nüfus,
tapu idareleri, belediye, kişinin çalıştığı kurum gibi resmi
kurumlar ile ticaret ve sanayi odaları gibi özel kuruluşlar da
vardır.
4829 sayılı Kanun ile 28. maddenin 3. fıkrasının
2. cümlesinden “lüzum görürse” tümcesi çıkarılarak, adres
araştırılması hususu tebligat çıkaran merciin takdirine
bırakılmamıştır. Muhatabın adresi meçhul olarak bildirilmişse,
tebligatı çıkaran mercii mutlaka araştırma yapacak, yapılan
araştırma sonucunda tebligata yarar adres saptanamamışsa ilanen
tebliğ yoluna gidecektir. Yapılan değişiklik ile tebligatı
ilanen yapmak isteyen makama adres araştırmasını geniş şekilde
yapma zorunluluğu yüklenmiştir.
Öte yandan, 29. maddeye göre
ilan yolu ile tebligatın amacına uygun şekilde yapıldığından
sözedebilmek için ilanın gazete ile yapılması ve ilan örneğinin
tebliğ çıkaran merciin uygun bir yerine asılması da gereklidir.
Bu mercii mahkeme ise, mahkeme divanhanesine asılmalıdır.
Yukarıda
yapılan açıklamalar doğrultusunda somut olay incelendiğine,
davalıların adresleri 28. maddenin aradığı şekilde
araştırılmadan ilanen tebligat yapıldığı gibi, ilanın bir
örneğinin 29. maddenin aradığı şekilde mahkeme divanhanesinde
askıya çıkarılmadığı da anlaşılmaktadır.
O halde,
davalılar M.K. ve O.K.’ya bozma ilamı ve direnme kararının 7201
sayılı Kanun uyarınca usulüne uygun olarak tebliğ edildiğini
kabule de olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; ön
sorunun kabulü ile dosyanın, davalılara 7201 sayılı Tebligat
Kanunu hükümlerine uygun şekilde tebligat yapılarak temyiz
incelemesi yapılmak üzere Yargıtay’a gönderilmesi için, Yerel
Mahkemeye geri çevrilmesi gerekmiştir.
S O N U Ç : Yukarıda
yazılı noksanlığın tamamlanması için dosyanın mahkemesine
GERİ ÇEVRİLMESİNE, 29.05.2013 gününde oybirliği ile karar
verildi.