22 Aralık 2024

icraguncesi.com

İcra Hukukuna dair HERŞEY….

TAHSİL HARCI ÖDENMEZ İSE MÜTEAKİP İŞLEMLER

23. Hukuk Dairesi         2016/8761 E.  ,  2019/4447 K.

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki asıl ve birleşen davada maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın reddine, birleşen davada gecikme tazminatı yönünden kabulüne, manevi tazminat yönünden reddine yönelik verilen hükmün asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekilince duruşmasız, asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde asıl davada davacı-birleşen davada davalı … vekili Av. … ile asıl davada davalı-birleşen davada davacı … vekili Av. …’ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçelerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– KARAR –

Asıl davada davacı yüklenici vekili, taraflar arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiğini, davalı arsa sahibinin, gönderilen ihtarnameye rağmen, kendisine isabet eden dairelerin baca tadilatına izin vermemesi nedeniyle iskan ruhsatının alınamadığını, buna bağlı olarak iskana bırakılan ve müvekkiline devri gereken 7 ve 10 nolu bağımsız bölümlerin tapusunun da devredilmediğini ileri sürerek, 10 nolu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tescilini, davalı tarafından üçüncü kişiye satılan 7 nolu dairenin rayiç bedelinin karşılığı olarak şimdilik 1.000,00 TL’nin tahsilini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı arsa sahibi vekili, yüklenicinin inşaatı sözleşmede kararlaştırılan sürede teslim etmediğini, halen iskan ruhsatının alınmadığını, muvafakat alınmadan proje değişikliği yapıldığını, baca imalatlarının projeye aykırı olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 1.000,00 TL gecikme tazminatının ve 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, ıslah yoluyla gecikme tazminatı istemini 15.900,00 TL’ye arttırmıştır.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, asıl davaya konu 7 nolu bağımsız bölümün satış bedelinin davacı yükleniciye ödendiğinin anlaşıldığı, bu itibarla anılan bağımsız bölüme ilişkin bedel talebinin yerinde olmadığı, 10 nolu bağımsız bölümün ise iskanı bırakılan son daire olduğu, belediye yazı içeriğine göre, binada pek çok eksiklik bulunması nedeniyle iskan ruhsatı henüz alınmadığından bu daireye ilişkin tapu iptal ve tescil talebinin de yerinde görülmediği, birleşen dava yönünden yapılan incelemede ise; iskan alınmamasında bir kusuru bulunmadığı anlaşılan davacı arsa sahibinin gecikme tazminatı isteminin yerinde olduğu gerekçesiyle, asıl davanın reddine, birleşen davada gecikme tazminatı isteminin kabulüyle 15.900,00 TL’nin davalıdan tahsiline, koşulları oluşmadığından manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl davada davacı-birleşen davada davalı yüklenici vekili ile katılma yoluyla asıl davada davalı-birleşen davada davacı arsa sahibi vekili temyiz etmiştir.
1) Taraf vekillerinin birleşen davaya ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, taraf vekillerinin birleşen davada verilen hükme yönelik temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2) Asıl davada davalı arsa sahibi vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Asıl dava arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı tapu iptal tescil ve bedel istemlerine ilişkindir.
Dava dilekçesinde, dava değeri 2.000,00 TL gösterilerek, 10 nolu bağımsız bölümün davacı adına tescili, 7 nolu bağımsız bölüm bedeli karşılığı şimdilik 1.000,00 TL’nin tahsili talep edilmiştir. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazların dava tarihi itibariyle gerçek değerleri belirlenmemiş, mahkemece bu hususta ek rapor alınmadan ve eksik nispi harcın tamamlanması yönünde herhangi bir işlem yapılmadan, yargılamaya devam edilerek, davanın esasına ilişkin red kararı verilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, dava konusunun belirli bir değere ilişkin olması nedeniyle bir başka deyişle para veya para ile değerlendirilen bir şey ile ilgili bir dava olması nedeniyle 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun 1 sayılı tarifesi gereğince davanın nispi harca tabi olduğu uyuşmazlık konusu değildir.
Bilindiği üzere harç, kamu hizmetlerinden yararlanan özel ve tüzel kişilerin özel menfaatlerine ilişkin olarak kamu hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında yararlandıkları hizmetlerin maliyetine katlanmaları zorunluluğu olarak tanımlanmaktadır. (B, Pınar Yargı Harçları, Ankara 2009, sayfa 1-3) Yapılan iş ve hizmet amme hizmetinden daha çok kişilerin kişisel menfaatine ilişkin olduğundan yararlanılan hizmetin karşılığı olarak harcın Hazinece tahsili gerekmektedir. Nitekim 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun gerekçesinde “harç” tanım olarak “fertlerin özel menfaatlerine ilişkin olarak kamu kurumları ve hizmetlerinden yararlanmaları karşılığı yaptıkları ödeme olarak” belirtilmiş aynı tanım Anayasa Mahkemesi kararlarında da benimsenmiştir. (Anayasa Mahkemesi 31.03.1987 günlü, 1986/20 Esas, 1987/9 Karar, 14.02.1991 gün ve 1990/18 Esas, 1991/14 Karar, 28.09.1995 günlü, 1995/24 Esas-52 Karar)
Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının 73/3 maddesinde ise “vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır” hükmünü içermektedir. Buna göre kamu kurum ve kuruluşları tarafından sunulan hizmetlerin karşılığı olarak alınan harç yasaya dayalı olarak alınmalı ve yükümlüsü de kanunun amacına uygun olarak bu hizmetten yararlanan kişiler olmalıdır. Bu zorunluluk Yargıtay İçtihadı Birleştirme YİBK’nın 07.12.1994 günlü 1964/3 Esas,-5 Karar, ve Anayasa Mahkemesi’nin 31.03.1987 günlü ve 1986/20 Esas-1987/9 Karar sayılı ilamlarında da gerekçe kısmında belirtilmiştir.
Anayasanın harç alınmasındaki kanunilik ilkesi gereğince Harçlar Kanunu’nun 1. maddesinde alınacak harçlar arasında yargı harçları da sayılmıştır. Yargı harcı devletin mahkemeler aracılığıyla yaptığı hizmete, bu hizmetten yararlananların sağladığı katkıdır. (Y.İ.B.K. 16.12.1983 günlü ve 1983/5, 6 Karar) Yargı harçları başvurma harcı, celse harcı ile karar ve ilam harcıdır. Karar ve ilam harcı ise maktu veya nispi harç olmak üzere iki çeşit olup konusu para veya para ile değerlendirilebilen belirli bir değere ilişkin davalarda Harçlar Kanunu’nun 1 sayılı tarifesi gereğince nispi harç alınır. 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun nispi harçlarda ödeme zamanı başlığını taşıyan 28. maddesinin 1. bendi nispi harçlarda ödeme zamanını düzenlemiş aynı maddenin a bendinde ise karar ve ilam harcının ödeme zamanı öngörülmüştür. Bu madde de aynen “karar ve ilam harçlarının 1/4’ü peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren 2 ay içinde ödenir” hükmü yer almaktadır.
Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi ise; “Muhakeme sırasında tesbit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır. Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” hükmü yeralmaktadır.
Nitekim aynı esas 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun 32. maddesinde “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz.” tekrarlanmıştır. Bu maddenin Anayasa aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi 17.03.2010 günlü Resmi Gazete’de yayınlanan 2009/27 Esas, 2010/9 Karar sayılı kararının gerekçesinde “Yargılama sürecinde yasayla harca tabi kılınmış bir hizmetten yararlanmak isteyen ilgili (davacı veya davalı), genel kurallar uyarınca harcını ödeyerek bu hizmetten yararlanabilir. Dava açan veya yargılama sırasında harca tabi bir işlemin yapılmasını isteyen tarafın, harç ödemeden devam eden işlemlerin yapılmasını isteyerek bireysel bir menfaat elde etmesi, harçların konuluş amaçlarına aykırılık oluşturur.
Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlerin yapılamayacağını belirten kural bireylerin özel menfaatleriyle ilgili olarak yargı hizmetlerinden yararlanmaları, bu hizmetin karşılığı olan harcın ödenmesi koşuluna bağladığından bu kural Anayasa’nın 36. maddesindeki hak arama özgürlüğünü sınırlandıran bir kural değildir.
Bu nedenlerle, Yasa’nın emredici hükümleri gözetilerek yargılama sırasında taşınmazın mahkemece tespit edilen değeri dava dilekçesinde gösterilen değerden daha yüksek olduğundan tespit edilen değere göre Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi gereğince eksik nispi harcın tamamlanması aksi halde müteakip yargılama işlemlerine devam edilmeyerek dosyanın işlemden kaldırılması Harçlar Kanunu 30 ve 32. maddesinde yasal zorunluluk olarak öngörüldüğünden davanın yasanın emredici hükümleri gözetilmeksizin yargılamaya devamla esastan karar verilmesi usul ve yasaya aykırılık nedeniyle bozma nedenidir. Nitekim gerek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, gerekse dairelerin yerleşik uygulamaları bu yöndedir. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 04.12.2013 günlü, 2013/21-445 Esas, 2013/1625 Karar, 13.12.2017 günlü, 2017/10-1974 Esas, 2017/1735 Karar, 06.06.2018 tarihli, 2017/13-1984 Esas, 2018/1172 Karar, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 26.04.2016 tarihli, 2016/774 Esas, 2016/7461 Karar, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 09.10.2018 günlü, 2016/1183, 2018/4595 Karar)
Yukarıda ayrıntıların açıklandığı üzere yargı hizmetinden yararlanan öncelikle dava açan davacıdır. Davacı yargılama sırasında tespit edilen değere göre eksik yatırdığı karar ve ilam harcından sorumludur. Eksik harç ikmal edilmeden müteakip yargılama işlemlerine devam edilerek dosyanın esasının sonuçlandırılması yasanın emredici hükümlerine aykırıdır.
Bu durumda, mahkemece, bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak dava konusu taşınmazların dava tarihi itibariyle değerleri belirlendikten sonra, 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun 30 ve 32. maddesi hükümleri gereğince işlem yapılarak, harç ikmal edildiği taktirde davaya devam edilip işin esası hakkında bir karar verilmesi, harç tamamlanmadığı taktirde ise dosyanın 6100 Sayılı HMK’nın 150. maddesi gereğince işlemden kaldırılması ve yasal süresi içerisinde harcı yatırılmak suretiyle yenilenmediği taktirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, yasanın emredici hükümlerine aykırı davranılarak davanın esasının sonuçlandırılması usul ve yasaya aykırı olmuştur.
3) Bozma nedenine göre, asıl davada davacı yüklenici vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin birleşen davada verilen hükme yönelik temyiz itirazlarının reddiyle birleşen davada usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, asıl davada davalı yararına BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, aşağıda yazılı harçların temyiz edenlerden alınmasına, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan asıl davada davalı … yararına takdir edilen 2.037,00 TL duruşma vekalet ücretinin asıl davada davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.10.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.