İpotek veren üçüncü kişinin aynı zamanda ipoteğe konu alacak için müteselsil kefil olsa dahi söz konusu takipte ipotek limiti üzerindeki takip alacağı kısmının ipotek verenden istenmesi mümkün değil
İpotek veren üçüncü kişinin aynı zamanda ipoteğe konu alacak için müteselsil kefil olsa dahi söz konusu takipte ipotek limiti üzerindeki takip alacağı kısmının ipotek verenden istenmesi mümkün değil
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/12-356
KARAR NO : 2019/711
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ………….. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/11/2014
NUMARASI : 2014/433-2014/637
DAVACI-BORÇLU : ………….. vekili Av……………
DAVALI-ALACAKLI : ………….. vekili Av. …………..
Taraflar arasındaki “ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan ilamlı icra takibinin iptali” talebinden dolayı yapılan inceleme sonunda ………….. İcra (Hukuk) Mahkemesince davacı (şikâyetçinin) borçlunun takibin iptaline dönük şikâyetinin reddine dair verilen 26.02.2014 tarihli ve 2014/102 E., 2014/137 K. sayılı karar, şikâyetçi borçlu vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 27.05.2014 tarihli ve 2014/11928 E., 2014/15234 K. sayılı kararı ile;
“… Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Alacaklı sıfatı ile Garanti Bankası lehine, Bursa ili, Nilüfer ilçesi, Beşevler mahallesi, 307 ada 18 parsel sayılı taşınmaz üzerine 200.000 USD’lik üst sınır ipoteği tesis edildiği, alacaklı banka vekili tarafından bu taşınmaza ilişkin ipoteğin ve diğer ipoteklerin paraya çevrilmesi amacıyla borçlu ………….., asıl borçlu ve diğerleri aleyhine, toplam 891.788,50 TL’nin tahsili amacı ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı icra takibi başlatıldığı görülmektedir.
İpotekli taşınmazın maliki olup, asıl borçtan şahsi sorumluluğu bulunmayan ………….., diğer itirazlarının yanısıra, kendisine ait taşınmaz üzerindeki ipoteğin, 200.000 USD’ye kadar limitli üst sınır ipoteği olduğunu ve limit kadar borçtan sorumlu bulunduğunu, ancak icra emrinde takip konusu borcun tamamının kendisinden istendiğini ileri sürerek, limiti aşar şekilde aleyhine yapılan takibin iptali istemiyle icra mahkemesine başvurmuş, mahkemece, toplam alacak miktarının toplam limiti aşmadığından bahisle istemin reddine karar verilmiştir.
TMK’nun 851 ve 881. maddelerinde ifadesini bulan azami meblağ ipoteğinde (üst sınır ipoteğinde) borcun ulaşacağı miktar belirsiz olduğundan, taşınmazların ne miktar için teminat teşkil edeceği ipotek akit tablosundaki limitle sınırlanabilir. TMK’nun 875. maddesi gereğince, ipotekle teminat altına alınan ana borç, faiz, icra takip giderleri ve taraflarca kararlaştırılan eklentilerden oluşan toplam borç miktarının, bu limiti aşması mümkün değildir. HGK’nun 24.05.1989 tarih ve 1989/11-294 Esas, 1989/378 Karar sayılı kararında da yukarıdaki kural benimsenmiştir. İpoteğin üst sınır ipoteği olması halinde, borçlu sadece ipotek akit tablosunda belirtilen miktar ile sınırlı olmak üzere sorumludur.
Somut olayda, takip ve şikayet konusu Nilüfer Tapu Sicil Müdürlüğü’nün 20.09.2010 tarih ve 21473 yevmiye numaralı ipotek akit tablosu incelendiğinde; borçlu ………….. tarafından, maliki olduğu Bursa ili, Nilüfer ilçesi, Beşevler mahallesi, 307 ada 18 parsel sayılı taşınmazda bulunan 16 numaralı bağımsız bölümün, Bursapark İnşaat Tur. Fuar Org. San. Tic. Ltd. Şti’nin, T. Garanti Bankası’na karşı doğmuş ve doğacak borçlarının 200.000 USD’ye kadarı için ipotek edildiği, bu haliyle ipoteğin üst sınır (limit) ipoteği olduğu anlaşılmaktadır. İcra emri incelendiğinde ise, alacaklı tarafından ipotekli taşınmaz maliki olan ………….. aleyhinde de diğer borçlularla birlikte takip konusu borç miktarı olan 891.788,50 TL’nin tamamının tahsili için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı icra takibi yapıldığı görülmektedir.
Yukarıda anılan yasal düzenleme gereğince, mahkemece, şikayetçi borçlunun, taşınmazı üzerindeki ipotek limiti olan 200.000 USD’lik kısmın takip tarihindeki TL karşılığı ile sorumlu olduğu nazara alınarak, şikayetin kabulü ile borçlu hakkındaki icra emrinin bu limiti aşan kısmı yönünden iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin tümden reddi yönünde hüküm kurulması isabetsizdir. …”
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Şikâyetçi borçlu vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstem, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan ilamlı icra takibinin iptaline ilişkindir.
Şikâyetçi borçlu vekili; alacaklı tarafından ………….. İcra Dairesinin 2013/1034 E. sayılı dosyasında başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takipte borçlu Bursapark İnş. Tur. San. Tic. Ltd. Şti.’nin Garanti Bankası A.Ş.’den aldığı krediye karşılık borçlu şirket lehine ipotek verdiğini, müvekkilinin icra takibinde ipotek veren üçüncü kişi konumunda olduğunu, müvekkili ile birlikte takipte başka borçluların da gösterildiğini ancak paraya çevrilecek teminatların miktarları ve tarafları ayrı ayrı olduğundan tek takip yapılmasının yasal olmadığını, ipoteğin üst sınır ipoteği olup kayıtsız ve şartsız borç ikrarı içermediğinden icra emri (örnek 6 nolu) değil, ödeme emri (örnek 9 nolu) gönderilmesi gerektiğini, müvekkiline 4721 sayılı TMK’nın 887. maddesi gereğince ihbar yapılmadığını, müvekkilinin ipotek verdiği teminatın 210.000USD (200.000USD) ile sınırlı olduğunu ancak limiti aşar şekilde takip yapılmış olduğundan limiti aşan kısmın iptalinin gerektiğini, alacaklı bankanın icra takibi başlattıktan sonra alacağın tamamını İhsan Öğüt’e temlik ettiğini, İhsan Öğüt’ün de alacağını …………..’a temlik ettiğini, icra takibine konu krediyi kullanan Suat Mutafoğlu (Bursapark İnş. Tur. San. Tic. Ltd. Şti. yetkilisi) ile ………….. arasında 19.04.2013 tarihli inanç sözleşmesi imzalandığını, …………..’ın sözleşmeye aykırı davranarak icra takibine devam ederek satış talep ettiğini ileri sürerek, icra takibinin iptali ile alacaklı aleyhine takip miktarının %40’ı oranında tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Şikâyet olunan alacaklı vekili; takip talebinde yer alan tüm borçluların müşterek ilişkiden kaynaklı bir krediden doğan alacağın tahsili amacıyla başlatılan takipte yer aldığını ve takip talebinde açıkça ipotekli taşınmaz maliki olan üçüncü kişilerin ipotek miktarından sorumludur ibaresinin yer aldığını, muacceliyet ihtarnamesi gönderildiğinden İİK’nın 150/ı. maddesi gereğince icra emri gönderilmesinin yasal olduğunu, takip talebinde şikâyetçi borçlunun ipotek limiti kadar sorumlu olduğu ibaresinin yer aldığını ve ipotek limitleri dahilinde takip yapıldığını, taraflar arasında imzalanan inanç sözleşmesinde belirtilen ödemelerin hiçbiri yerine getirilmediğinden sözleşmenin feshedildiğinin taraflara bildirilerek icra takibine devam edildiğini belirterek şikâyetin reddini savunmuştur.
Yerel Mahkemece; iddia edilenin aksine icra takibinde şikâyetçi borçlunun yalnızca gayrimenkul sahibi ipotek veren değil, müteselsil borçlu ve kefil sıfatıyla da borçtan sorumlu tutulduğu, borçluların hepsinin müşterek ilişki içinde olduğu krediden dolayı borcun doğmuş olması sebebiyle tüm borçlular hakkında birlikte takip yapılabileceği, alacaklı banka tarafından İİK’nın 150/ı. maddesi gereğince ihtar koşulunun yerine getirildiği ve icra emri düzenlenebileceği, şikâyetçi borçlu hem müşterek borçlu müteselsil kefil hem de taşınmaz maliki olup alacak miktarının toplam limiti aşmamış olması ve ipotek bedellerinin (limit miktarlarının) ayrıca belirtilmiş olması karşısında limitin aşıldığı şikâyetinin yerinde olmadığı, icra mahkemesinin dar yetkili mahkeme olup inanç sözleşmesine uyulmadığı yönündeki tarafların iddialarının incelenemeyeceği, borçlunun iddialarını İİK’nın 149/a. maddesi gereğince uygulanması gereken aynı Kanun’un 33. maddesinde sayılı belgelerle ispat edilebileceği gerekçesiyle borçlunun takibin iptaline dönük şikâyetinin reddine karar verilmiştir.
Şikâyetçi borçlu vekilinin temyiz itirazı üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Yerel Mahkemece önceki gerekçelere ek olarak; bozma kararının aksine takip talebinde açıkça şikâyetçi borçlunun “müşterek borçlu müteselsil kefil ve gayrimenkul sahibi olduğu”nun belirtildiği, banka ile müşter………….. İnş. Tur. San. Tic. Ltd. Şti. arasında yapılan kredi sözleşmesinde şikâyetçi borçlunun müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, ipotek sözleşmesinin 4. maddesinde “… ipotek veren ipotek kapsamında kullandırılan kredilerden kaynaklanan borçlarının alacaklı bankaya geri ödenmesinden müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını …. taahüt eder ” ifadelerinin bulunduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiş, yerel mahkemece bozma kararı ciddi bulunduğu gerekçesiyle tedbiren şikâyetçi borçluya ait taşınmaz için geçerli ipotek limiti 200.000,00USD’nin TL karşılığını aşan miktar yönünden takibin durdurulmasına karar verilmiştir.
Direnme kararı şikâyetçi borçlu vekili tarafından temyize getirilmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; genel kredi sözleşmesi, ipotek akit tablosu, ihtarname ve hesap özetine dayalı İİK’nın 150/ı. maddesine göre yapılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takibe konu ipotek akit tablosunda şikâyetçi borçlu …………..’nın, maliki olduğu taşınmazın Bursapark İnşaat Tur. Fuar Org. San. Tic. Ltd. Şti’nin, T. Garanti Bankası A.Ş.’ne karşı doğmuş ve doğacak borçlarının 200.000USD’ye kadarı için ipotek edildiği ve takip talebinde …………..’nın müşterek borçlu müteselsil kefil ve gayrimenkul sahibi olarak belirtilmesi karşısında, şikâyetçi borçlunun ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takipte ipotek limitini aşan kısım yönünden sorumlu olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre ipotek limitinin aşıldığı yönündeki şikâyetinin kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle, ipotek kavramı üzerinde durulması ve kesin borç (anapara) ipoteği ile üst limit (maksimal) ipoteği arasındaki ayrımın ortaya konulması gerekmektedir.
Doktrinde ipotek kavramı, kişisel bir alacağı güvence altına alma amacını güden, kıymetli evraka bağlı olmayan ve bir taşınmazın değerinden alacaklının alacağını elde etmesi olanağını sağlayan sınırlı ayni hak olarak tanımlanmaktadır (Akipek, J.G./Akıntürk, T.: Eşya Hukuku, 2009, s. 786; Gürsoy, K./Eren, F./Cansel, E.: Türk Eşya Hukuku, 1984, s. 1032).
Taşınmaz rehninin temel ilkelerinden biri olan belirlilik ilkesi gereğince, ipoteğin kurulmasında, taşınmazın ne miktar alacak için güvence teşkil edeceği tapu kütüğünde açıkça gösterilmelidir. Bu husus, TMK’nın 851. maddesinde “Taşınmaz rehni, miktarı Türk parası ile gösterilen belli bir alacak için kurulabilir. Alacağın miktarının belli olmaması hâlinde, alacaklının bütün istemlerini karşılayacak şekilde taşınmazın güvence altına alacağı üst sınır taraflarca belirtilir” şeklinde ifade edilmiştir.
TMK’ nın 851. maddesinden de anlaşıldığı üzere ipotek, güvence altına alınması düşünülen alacağın miktarının belirli olup olmamasına göre iki şekilde kurulabilir. Buna göre, ipotekle güvence altına alınması düşünülen alacağın miktarı belirli ise anapara ipoteği, belirli değilse üst sınır ipoteği kurulur (Köprülü; B:/Kaneti,S.: Sınırlı Ayni Haklar, 1982- 1983, s. 284, 287; Oğuzman,K./Seliçi, Ö./Oktay, S.- Özdemir, Eşya Hukuku, 12. Baskı, 2009, s. 720; Ayiter, N.:Eşya Hukuku, 1983, s. 171; Akipek/Akıntürk, s. 757; Dural, M.: Eşya Hukuku Dersleri, 1981, s. 136; Ayan, M: s. 136).
Üst sınır ipoteği TMK’nın emredici hükümlerinden olan 851. ve 881. maddelerinde düzenlenmiştir.
Üst sınır ipoteği, ileride doğacak veya doğması muhtemel olan bir alacağın teminatı olarak tesis edildiği için bu belirsizliğin ileride getireceği sorunları önlemek amacıyla taşınmazın bu belirsiz borca azami ne miktar için teminat teşkil edeceği ipotek akit tablosunda bir limitle belirlenir. İşte bu nedenledir ki ileride vücut bulacak ana borç ile buna eklenecek faiz, icra takip giderleri ile yanlarca kararlaştırılan diğer ferileri, yani TMK’nın 875. maddesinde belirtilen ve ipotekle teminat altına alınan toplam borç miktarı, bu tür ipotekte tarafların ipotek tesis edilirken rızaları ile tespit edilen bu limiti aşması mümkün değildir. Bu özellik üst sınır ipoteğini kesin borç ipoteğinden ayıran önemli bir unsur olmaktadır. Zira kesin borç ipoteğinde ipotek akit tablosunda belirtilen ana alacaktan başka TMK’nın 875. maddesi uyarınca takip giderleri ile faiz ve diğer ferileri de teminat kapsamına girmektedir. Üst sınır ipoteğindeki bu ana ilke başlangıçta belirli olmayan bir borca giren ve taşınmazında alacaklı lehine ipotek tesis ettiren borçlu veya borçlu lehine ipotek veren üçüncü kişiler bakımından önem taşıdığı gibi tapu sicilinde kayıtlı ipotek limitine itibar ederek aynı taşınmazda alacakları için ipotek tesis ettirecek üçüncü kişiler yönünden de tapu sicilindeki kayda itibar edilmesi bakımından büyük bir önem taşımaktadır. Hukuk Genel Kurulunun 24.05.1989 tarihli ve 1989/11-294 E., 1989/378 K. sayılı kararında da bu husus vurgulanmıştır.
Yukarıda da açıklandığı üzere limit (üst sınır azami meblağ) ipoteği sadece ipotek akit tablosunda belirtilen limit kadar alacağı teminat altına almış olup alacaklı ancak bu limit kadar ipotekli takip yapabilir. İpotekli malın satış bedelinden limit içinde kalan miktar kadar alacaklıya ödeme yapılabilir. İpotek limitinin aşılarak icra takibi yapılması hâlinde ipotek veren malik ipotekle teminat altına alınan, ipotek akit tablosunda belirtilen alacak miktarını (ipotek limitini) aşan kısmın iptalini süreye bağlı olmaksızın şikâyet yoluyla icra mahkemesinden talep edebilir.
TMK’nın amaç ve nitelik başlıklı 881. maddesinin 1. fıkrası “Halen mevcut olan veya henüz doğmamış olmakla beraber doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir alacak, ipotekle güvence altına alınabilir” şeklinde düzenlenmiştir. Anılan maddenin 2. fıkrasına göre ipoteğe konu olacak taşınmazın borçlunun mülkiyetinde bulunması gerekmez. Bu durumda ipotekli taşınmaz maliki borçtan şahsen sorumlu olmayıp sadece ipoteğe konu borcun ödenmemesi hâlinde taşınmazın satılmasına katlanmakla yükümlüdür.
Diğer taraftan Yabancı para üzerinden rehin tesis edilmesine ilişkin şartlar TMK’nın 851. maddesinin 2 ve devamı fıkralarından düzenlenmiştir. “..Yurt içinde veya dışında faaliyette bulunan kredi kuruluşlarınca yabancı para üzerinden veya yabancı para ölçüsü ile verilen kredileri güvence altına almak için yabancı para üzerinden taşınmaz rehni kurulabilir…” hükmüne göre hem yurt içi hem de yurt dışı kredi kuruluşlarınca verilen belli bir vadeye tabi olmayan yabancı para kredileri ile dövize endeksli krediler yabancı para ipoteği ile garanti altına alınabilirler. Yabancı para ipoteği anapara veya üst sınır ipoteği olarak kurulabilir.
Yine uyuşmazlığın çözümünde açıklanması gereken öğretide “önce rehne müracaat zorunluluğu” olarak ifade edilen kural, İİK’nın 45. maddesinin 1. fıkrasında normatif düzenlemeye kavuşturulmuş olup, fıkra metni “Rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı yalnız rehinin paraya çevrilmesi yoliyle takip yapabilir. Ancak rehinin tutarı borcu ödemeğe yetmezse alacaklı kalan alacağını iflas veya haciz yoliyle takip edebilir” şeklindedir.
İİK’nın 45. maddesi asıl borçlular ile ilgili olarak düzenlenmiş olup, alacağı rehinle temin edilen bir kimsenin, “rehni veren” hakkında doğrudan doğruya genel haciz yolu ile takibe geçilmesini önlemekte ve rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile, alacaklının yalnız rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabileceğini öngörmektedir.
Önce rehne müracaat kuralının istisnalarından biri TBK’nın 586. ve 587. maddelerinde düzenlenmiştir. TBK’nın müteselsil kefalet başlıklı 586. maddesinde ” Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir” hükmü yer almaktadır.
Bir üçüncü kişi hem asıl borç için ipotek vermiş, hem de asıl borca müteselsil kefil olmuş ise, alacaklı o kişiye karşı hem (asıl borçlu ile birlikte) ipotek veren üçüncü kişi sıfatı ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapabilir, hem de ipotek limiti dışında kalan alacak bölümü için müteselsil kefil sıfatı ile genel haciz yolu ile takip yapabilir ( Kuru, B.:İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 989)
İİK’nın 149. maddesinin 1. fıkrası ve 149/b. maddeleri gereğince ipotek veren üçüncü kişi ise takipte ipotek veren üçüncü kişinin asıl borçlu ile birlikte gösterilmesi zorunlu olup, asıl borçlu ile ipotek veren üçüncü kişi arasında zorunlu takip arkadaşlığı vardır.
İpoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibine konu ipotek, limit ipoteği ise alacaklı takip talebinde sadece ipotek limiti içinde kalan alacak bölümünü talep edebilir. İpotek veren üçüncü kişinin sorumluluğu ipotek limiti ile sınırlıdır. İpotek kapsamında kullandırılan kredilerden kaynaklanan borçlar için müşterek ve müteselsil kefalet söz konusu ise kefil olan kişiye karşı ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılamaz. Alacaklı kefile karşı haciz (veya iflas) yolu ile takip yapabilir. Taşınmazı üzerinde limit ipoteği kurulan üçüncü kişinin, aynı zamanda kredi sözleşmesinde kefil olması, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takipte ipotek limiti ile sorumlu olduğu ilkesini değiştirmez. Zira borcun teminatı olan taşınmazın sorumluluğu limitle sınırlıdır.
Somut olayda icra takibine konu ipoteğin borçlu Bursapark İnşaat Tur. Fuar Org. San. Tic. Ltd. Şti’nin lehine yabancı para üzerinden veya yabancı para ölçüsü ile verilen nakdi ve gayri nakdi krediler sebebi ile alacaklı bankanın doğmuş ve doğacak alacaklarının teminatını teşkil etmek üzere 200.000USD limitli olarak ipotek veren üçüncü kişi konumunda olan şikâyetçi Neşe Matufoğulları tarafından verildiği, alacaklı bankanın asıl borçlu ve şikâyetçi ipotek veren üçüncü kişi aleyhine ipotek kapsamında kalan dövize endeksli kredi alacağını takip tarihinde Türk Lirasına çevirerek toplam 891.788,50TL üzerinden İİK’nın 150/ı. maddesi gereğince ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı icra takibi başlattığı, ipotek veren üçüncü kişi olan şikâyetçinin ipotek kapsamında kullandırılan kredilerden kaynaklanan borçların müşterek ve müteselsil kefili konumunda olduğu hususunu alacaklı bankanın takip talebinde belirttiği, takipte istenen alacağın 200.000USD limiti aştığı hâlde şikâyetçinin sorumluluğunun ipotek limiti ile sınırlandırılmadığı, şikâyetçinin diğer itiraz ve şikâyetlerinin yanında ipotek limitini aşan takip kısmının iptalini talep ettiği, yerel mahkemenin talebin reddine ilişkin kararının Özel Dairece şikâyetçinin ipotek limiti olan 200.000USD’nin takip tarihindeki Türk Lirası ile sorumlu olduğundan borçlu hakkındaki icra emrinin bu limiti aşan kısım yönünden iptali gerektiği gerekçesi ile bozulduğu bu hususun özel daire ile yerel mahkeme arasında uyuşmazlık konusu olduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıda belirtilen ilke ve kurallar uyarınca şikâyetçi ipotek veren sıfatı ile takipte yer aldığı için bu takipteki sorumluluğu ipotekli taşınmaz ile ve ipotek limiti kadardır.
İİK’nın 150/ı maddesine göre asıl borçlu ile birlikte kefile karşı da ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibi yapılamaz (Kuru, 868).
Şu hâle göre ipotek veren üçüncü kişinin aynı zamanda ipoteğe konu alacak için müteselsil kefil olsa dahi söz konusu takipte ipotek limiti üzerindeki takip alacağı kısmının ipotek veren şikâyetçiden istenmesi mümkün değildir. Takipte istenen toplam alacak miktarının, takibe konu limit ipoteklerinin toplam tutarını aşmış olsa bile bu husus her taşınmazın ipotek limiti kadar olan alacağı temin etmesi ilkesi karşısında sonuca etkili görülmemiştir.
Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Şikâyetçi borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcın yatırana iadesine, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile eklenen geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 18.06.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi
Karşılaştırıldı.
Yz.İşl.Md. M.U.