Takip dayanağı belge eksikliği itirazın kaldırılması davasında değerlendirilemez, ayrıca İİK 16. Madde gereği şikayet edilmeli
Hukuk Genel Kurulu 2017/724 E. , 2019/529 K.
“….alacaklı; takibe konu alacağı belgeye dayalı olduğu hâlde, belge aslını veya örneğini takip talebi anında icra dairesine ibraz etmesine dair yasal zorunluluğu yerine getirmeden giriştiği ilamsız takibe itiraz üzerine icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını talep etmiş ise alacaklı yönünden ispat vasıtası olan belgelerin verilmemesine dair takip talebi ve ödeme emrindeki bu noksanlığın, itirazın kaldırılması aşamasında değerlendirilmesi olanaksızdır. İİK’nın 58. maddesinde öngörülen takip talebi şartlarının eksikliği ve buna dayalı ödeme emrine karşı çıkılması, aynı Kanunun 16. maddesi doğrultusunda borçlu tarafından icra mahkemesine yapılacak şikâyetle olanaklıdır. …”
Hukuk Genel Kurulu 2017/724 E. , 2019/529 K.
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “genel haciz yolu ile ilamsız icra takibine itirazın kaldırılması” talebinden dolayı yapılan inceleme sonunda Ankara 5. İcra (Hukuk) Mahkemece itirazın kaldırılmasına dair verilen 07.11.2013 tarihli ve 2013/998 E., 2013/1248 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 10.04.2014 tarihli ve 2014/8010 E., 2014/10603 K. sayılı kararı ile onanmış, borçlu vekilinin karar düzeltme isteminde bulunması üzerine bu kez Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 21.10.2014 tarihli ve 2014/18514 E., 2014/24596 K. sayılı kararı ile;
“… Sair karar düzeltme nedenleri yerinde değil ise de ;
Alacaklı tarafından, borçlu şirket aleyhine genel haciz yoluyla ilamsız takip başlatıldığı, borçlunun örnek 7 ödeme emrinin tebliği üzerine borcun tamamını ödediğini ileri sürerek yetkiye, borca, faize itiraz ettiği, alacaklının itirazın kaldırılması istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece yetkiye ve borca yapılan itirazın kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda borçlu dayanak sözleşmeden kaynaklanan borcu ödediğini iddia etmiş ve ödemeye ilişkin belgeler sunmuştur. Ödemeye ilişkin sunulan belgelerden internet şubesi aracılığı ile yapılan Yapıkredi Bankasına ait 04.10.2012 tarihli dekontun incelenmesinde; alacaklı hesabına “….70.19.09 TYI referans nolu sözleşmeye mahsuben ödeme” açıklaması ile 50.000 TL’lik ödeme yapıldığı anlaşılmıştır.
O halde mahkemece, taraflar arasında çekişme konusu olmayan ve fatura alacağı ile birlikte takibe dayanak olarak da gösterilen sözleşmenin celbi sağlanarak, dosya arasında bulunan ve yukarıda bahsi geçen dekonttaki sözleşmeye atfen yapılan ödemenin takip konusu borca mahsuben yapılıp yapılmadığı araştırılıp oluşacak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, borcun ödendiğinin İİK’nın 68. maddesinde sayılan belgelerle ispatlanamadığı gerekçesiyle hüküm tesisi isabetsiz olup, kararın bu nedenle bozulması gerekirken Dairemizce onandığı anlaşılmakla borçlunun karar düzeltme isteminin kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir…”
gerekçesi ile onama kararı kaldırılmak suretiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstem, genel haciz yolu ile yapılan ilamsız icra takibine itirazın kaldırılmasına ilişkindir. Alacaklı vekili; borçlunun yetkiye ve borca itirazının haksız olduğunu, takibe konu sözleşmenin yapıldığı yer Ankara olduğundan Ankara icra müdürlüklerinin yetkili olduğunu, borçlunun itirazında aradaki hukuki ilişkiyi reddetmeyip aksine vermiş olduğu itiraz dilekçesi ile kabul ettiğini ve takibe konu borcu ödediğini ileri sürdüğünü, ancak icra takip dosyasına ödemeye ilişkin hiçbir belge sunulmadığını, borçlunun mahkeme içi ikrar ve kesin delil niteliğindeki itiraz dilekçesi ile takibe konu sözleşme ve faturalardan kaynaklanan alacağı ve bunlara konu malzemeleri teslim aldığını kabul ettiğini, dolayısı ile müvekkilinin alacağının kesin delillerle kanıtlandığını, borçlunun alacağın ödendiğini kanıtlayamadığını belirterek, borçlunun icra takip dosyasında ileri sürdüğü yetkiye ve borca itirazın kaldırılmasına, takibin devamına ve borçlu aleyhine % 20 inkar tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Borçlu vekili; müvekkili şirketin ikametgahı Ordu ili olduğundan 6100 sayılı HMK’nın 6. maddesinin 1. fıkrasına göre icra takibinin Ordu ilinde yapılması gerektiğini, müvekkili şirket ile alacaklı şirketin 17.09.2012 tarihinde bir sözleşme imzaladığını, müvekkili şirketin sözleşme konusu malzemelerin tamamını teslim almadığını, malzemelerin henüz teslim edilmemesine rağmen toplam 170.000TL nin Yapı Kredi Bankası kanalıyla ödendiğini, yine alacaklı şirkete toplam 149.000TL bedelli 3 adet çek verildiğini, müvekkilinin teslim almadığı malzeme bedelinin toplam 53.110TL olduğunu, müvekkili şirketin henüz teslim almadığı malzemelerin bedelinin bir kısmını dahi ödediğini, müvekkili şirketin alacaklı şirkete herhangi bir borcu olmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Yerel Mahkemece; TBK’nın 89. maddesine göre alacaklının ikametgahının bulunduğu yer icra dairesi olan Ankara İcra Müdürlüğünün yetkili olup, borçlunun yetki itirazının yerinde olmadığı, icra takibinin dayanağının fatura olduğu ve alacaklının İİK’nın 68. maddesinin 1. fıkrasında yer alan ve mücerret borç ikrarını içeren bir belgeye dayanmadığı, ancak borçlu vekilinin icra dairesine verdiği itiraz dilekçesinde borcun ödendiği iddia ettiği, borçlu borç doğuran hukuki ilişkiyi kabul edip itirazını “ödeme olgusuna” dayandırdığından itirazın kaldırılması isteminin mahkemede incelenmesi sırasında alacaklının artık İİK’nın 68. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen bir belgesinin mevcut olup olmadığı üzerinde durulmasına gerek bulunmadığı, anılan maddede yazılı belgelerle ispatlanması gerekenin hukuki ilişki ve borç olduğu, borçlu hukuki ilişki ve borcu kabul edip ödediğini ileri sürdüğüne göre, kabul edilen bir hususun ayrıca İİK.’nın 68. maddesinin 1. fıkrasında yazılı belgelerle ispatına yer olmadığı, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarının da bu yönde olduğu, borçlu tarafından takip konusu borcun ödendiği iddia edilmiş ise de; bu hususun İİK’nın 68. maddesinde sayılan belgelerle ispatlanamadığı, borçlu vekilinin cevap dilekçesinde ileri sürdüğü sair iddiaların yargılamayı gerektirdiği ve icra mahkemesinde değerlendirilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle istemin kabulüne, borçlunun yetki ve borca itirazının kaldırılmasına, asıl alacağın % 20’si oranında icra inkar tazminatının borçludan tahsili ile alacaklıya verilmesine karar verilmiştir.
Borçlu vekilinin temyiz itirazı üzerine Özel Dairece yerel mahkeme kararı onanmış ise de, onama kararına karşı borçlu vekili tarafından karar düzeltme yoluna başvurulması nedeniyle bu defa Özel Dairece onama kararı kaldırılarak yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Yerel Mahkemece önceki gerekçeye ek olarak; bilindiği üzere icra mahkemesinin yargılama yetkisinin sınırlı olduğu, borçlunun itiraz dilekçesi ile takibe konu sözleşme ve faturalardan kaynaklanan alacağı ve bunlara konu malzemeleri teslim aldığını kabul ettiği dolayısıyla alacaklının alacağının kesin delillerle kanıtlandığı, borçlu tarafından takip konusu borcun ödendiği iddia edilmiş ise de; bu hususun İİK’nın 68. maddesinde sayılan belgelerle ispatlanamadığı, bozma kararında her ne kadar ödemeye ilişkin sunulan belgelerden 04.10.2012 tarihli dekontta “70.19.09 TYI referans nolu sözleşmeye mahsuben ödeme” açıklaması ile 50.000,00TL tutarında ödeme yapıldığı, buna göre sözleşmenin celbi sağlanarak yapılan ödemenin değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiş ise de, bu hususun yargılamayı gerektirdiği, mahkemece değerlendirilmesinin mümkün görülmediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyize getirilmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; fatura, sözleşme ve cari hesaba dayalı genel haciz yolu ile ilamsız icra takibinde, borçlunun itirazında sözleşmeye istinaden teslim almış olduğu malzemelere karşılık olarak borcun tamamını ödediğini beyan etmesi hâlinde, alacaklının itirazın kaldırılması isteminde tarafların kabulünde olan sözleşmenin celbi sağlanarak, borçlunun sunduğu 04.10.2012 tarihli “70.19.09 TYI referans nolu sözleşmeye mahsuben ödeme” açıklamalı, 50.000,00TL bedelli dekont ile yapılan ödemenin, İİK’nın 68 maddesinin 1. fıkrasına göre takip konusu borca mahsuben yapılıp yapılmadığının icra mahkemesince araştırılıp araştırılamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde uygulanması gereken 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) “itirazın kesin olarak kaldırılması” başlıklı 68. maddesinin 1. fıkrasında; “Talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenitse, alacaklı itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir. Bu süre içerisinde itirazın kaldırılması istenilmediği takdirde yeniden ilamsız takip yapılamaz.” hükmü yer almaktadır.
İtirazın kaldırılması teknik anlamda bir dava olmayıp, borçlunun itirazı ile İİK’nın 66. maddesine göre duran ilamsız icra takibine yine ilamsız icra prosedürü içinde devam edilmesini sağlayan bir yoldur. Bu nedenle icra mahkemesinin incelemesi, itirazın iptali davasına oranla daha basit ve sınırlıdır. Alacaklı, alacağını yalnız İİK’nın 68. maddesinin 1. fıkrasında sayılan belgelerden biri ile ispat edebilir.
Alacaklının icra takibine dayanak yaptığı belgenin, iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olması halinde alacaklının edimini yerine getirdiğinin sözleşmeden anlaşılamaması veya sözleşmede belirtilen edimini yerine getirdiğine dair bir belgeyi icra takibine dayanak göstermemesi durumda sözleşmede belirtilen şartların yerine getirilip getirilmediği, alacağın varlığı ve miktarı yargılamayı gerektirdiğinden icra mahkemesince alacaklının itirazın kaldırılması talebinin reddine karar verilmesi gerekir. Fakat borçlu alacaklı ile aralarındaki hukuki ilişki ve borcu kabul edip itirazını ödeme olgusuna dayandırırsa artık takip dayanağı belgenin İİK’nın 68. maddesinin 1. fıkrasındaki belgelerden olması aranmaz. Çünkü, anılan maddede yazılı belgelerle ispatlanacak olan hukuki ilişkiden kaynaklanan borç olup, bu husus da kabul edildiğine göre ayrıca ispatına gerek bulunmamaktadır. Nitekim bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.12.1985 tarihli, 1984/12-527 E., 1985/984 K. sayılı kararında da benimsenmiştir. İspat yükü borçluya geçmiş olduğundan artık burada icra mahkemesince yapılacak iş borçlunun ödeme iddiasını ispat için sunduğu belgelerin üzerinde inceleme yaparak, sonuca varmak olmalıdır. Vurgulamakta yarar vardır ki bu belgelerin incelenmesi yine icra mahkemesinin sınırlı ve biçimsel olarak incelemeye ve karar vermeye yetkili olduğu göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. Bu nedenledir ki borçlunun ödeme iddiasını icra takibine dayanak gösterilen belgelere atıf bulunan ve İİK’nın 68. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen belgelerle ispatlaması gerekir. Borçlu borcu ödediğini İİK’nın 68. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nitelikte belge ile ispat ederse icra mahkemesince itirazın kesin kaldırılması talebinin reddine, aksi hâlde itirazın kesin kaldırılmasına karar verilir.
Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki İİK’nın 58. maddesinin 3. fıkrası uyarınca “Alacak belgeye dayanmakta ise, belgenin aslının veya alacaklı yahut mümessili tarafından tasdik edilmiş, borçlu sayısından bir fazla örneğinin takip talebi anında icra dairesine tevdii…” zorunludur. Bu noktada alacaklı; takibe konu alacağı belgeye dayalı olduğu hâlde, belge aslını veya örneğini takip talebi anında icra dairesine ibraz etmesine dair yasal zorunluluğu yerine getirmeden giriştiği ilamsız takibe itiraz üzerine icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını talep etmiş ise alacaklı yönünden ispat vasıtası olan belgelerin verilmemesine dair takip talebi ve ödeme emrindeki bu noksanlığın, itirazın kaldırılması aşamasında değerlendirilmesi olanaksızdır. İİK’nın 58. maddesinde öngörülen takip talebi şartlarının eksikliği ve buna dayalı ödeme emrine karşı çıkılması, aynı Kanunun 16. maddesi doğrultusunda borçlu tarafından icra mahkemesine yapılacak şikâyetle olanaklıdır. Söz konusu takip talebi ve ödeme emrine şikâyet yoluyla karşı çıkılmaması halinde, bu şikayet itirazın kaldırılması aşamasında değerlendirilemez. Şu hâle göre; borçlunun, takip talebi ve ödeme emrinin usulsüzlüğü iddiasıyla icra mahkemesine şikâyet yoluyla yapılmış bir başvurusu bulunmadığından eldeki itirazın kaldırılması talebiyle yapılan başvuruda, takibin dayanağı olan belgelerin alacaklı tarafça ibrazı ile icra mahkemesince değerlendirilmesinde yasal bir engel bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.04.2011 tarihli, 2010/12-641 E., 2011/218 K. sayılı kararı).
Bu genel açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; alacaklının takip talebinde dayanak belgeleri 22.10.2012 tarih 732200 sıra nolu, 22.10.2012 tarih 732201 sıra nolu 18.11.2012 732211 sıra nolu faturalardan kaynaklı alacak (sözleşme ve cari hesap) alacağı) olarak gösterdiği, örnek 7 nolu ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun yasal süresinde icra takip dosyasına verdiği itiraz dilekçesinde “… Müvekkil icra dosyasında alacaklı gözüken Enerji Galvaniz Endüstriyel İmalat San. Tic. A.Ş. ile 02.09.2012 tarihli sözleşme imzalamış ve bu sözleşmeye istinaden teslim almış olduğu malzemelere karşılık olarak borcun tamamını ödemiştir. Yapılan ödemelere ilişkin dekont ve çek fotokopileri dilekçe ekinde ibraz edilmiştir…” şeklinde beyanda bulunarak borcun aslına ve tüm ferilerine itiraz ettiği, alacaklının duran takibin devamını sağlamak amacıyla itirazın kaldırılması istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, başvuru dilekçesine takibe dayanak faturaların dayanağını oluşturan “teklif ve sipariş verme formu” (bu sözleşme içeriğinde 70.19.09 TYİ yazılıdır) ile kendisine ait muavin defterini eklediği, borçlunun ödeme iddiasını ispatlayabilmek için banka dekontları sunduğu görülmektedir. Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere takip talebinde gösterilen faturalar, cari hesap alacağı ve iki tarafa borç yükleyen sözleşme İİK’nın 68. maddesinin 1. fıkrasında sayılan belgelerden olmadığı hâlde borçlu hukuki ilişkiyi ve borcu kabul edip itirazını ödeme olgusuna dayandırmış olduğundan ispat yükü borçluya geçmiş olup, borçlu tarafından sunulan 04.10.2012 tarihli “70.19.09 TYI referans nolu sözleşmeye mahsuben ödeme” açıklamalı, 50.000,00TL bedelli dekontun, İİK’nın 68 maddesini 1. fıkrasına göre takip konusu borca mahsuben yapılıp yapılmadığının icra mahkemesince araştırılması icra mahkemesinin yetkisinde olup, yargılamayı gerektirmez.
Özel Dairenin bozma kararından sonra alacaklı vekili 05.01.2015, 22.01.2015 ve 23.03.2015 tarihli bozma kararına karşı direnilmesi talepli dilekçelerinde itirazın kaldırılması talebine ilişkin dilekçesinin ekinde sözleşmeyi sunduklarını yine aynı dilekçe ekinde sundukları muavin defter kaydına göre Özel Dairenin bozma kararında geçen ödemenin alacaktan mahsup edilerek, bakiye alacak üzerinden icra takibi başlattıklarını beyan etmiştir.
Hâl böyle olunca yerel mahkemece, alacaklı vekilinin bozma kararından sonraki yukarıda belirtilen beyanları da dikkate alınarak, tarafların kabulünde olan sözleşme değerlendirilerek, borçlunun sunduğu 04.10.2012 tarihli “70.19.09 TYI referans nolu sözleşmeye mahsuben ödeme” açıklamalı, 50.000,00TL bedelli dekontun, İİK’nın 68. maddesinin 1. fıkrasına göre takip konusu borca mahsuben yapılıp yapılmadığının incelenerek sonucuna göre bir karar vermek gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bu değişik gerekçeyle bozulmalıdır.
Ayrıca, Özel Dairenin bozma kararının beşinci paragrafında “celbi sağlanarak” şeklinde bir açıklama yer almış ise de, alacaklı vekilinin beyanlarından da anlaşıldığı gibi icra takibine dayanak gösterilen sözleşmenin dosya kapsamında bulunduğu Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında belirlenmiş olup, belirtilen ifadelerin bozma kararı kapsamından çıkarılarak yerine “değerlendirilerek” sözcüğünün yazılması gerektiği kabul edilmiştir.
SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen ve Özel Dairenin bozma kararının beşinci paragrafındaki “celbi sağlanarak” ibaresinin çıkartılarak yerine “değerlendirilerek” sözcüğünün yazılması suretiyle hükmün bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile eklenen geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 07.05.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.