Borç ödenmeden Menfi tespit davasını borçlu kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir
Hukuk Genel Kurulu 2017/892 E. , 2020/305 K.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu hâlde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Pekcanıtez, H./ Atalay, O./ Sungurtekin Özkan, M./ Özekes, M.: İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Konya (Kapatılan) 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 07.10.2013 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili kooperatif hakkında Konya 10. İcra Dairesinin 2013/9556 E., sayılı takip dosyası ile 30.05.2012 keşide tarihli çeke dayalı olarak takip başlatıldığını, usulsüz yapılan tebligat ile de takibin kesinleştiğini, takip dayanağı olan çekte tek imza olduğundan kooperatifin temsilinin mümkün olmadığını, kooperatiflerin aksi kararlaştırılmadığı taktirde iki imza ile temsil edildiğini, takip dayanağı çekte ise tek imza bulunduğunu, çekteki imzanın müvekkili kooperatife de ait olmadığını, dava dilekçesinin ekinde sundukları imza sirkülerindeki imza ile çekteki imzanın birbirini tutmadığını ileri sürerek müvekkil kooperatif hakkında başlanılan takibin yargılama sonuna kadar tedbiren durdurulması ile müvekkili kooperatifin takip dayanağı çek ile ilgili olarak borçlu olmadığının tespitine, davalı tarafın kötü niyetli olduğundan dolayı takip tutarının %20 oranında tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili 16.12.2013 tarihli cevap dilekçesinde; Konya 10. İcra Dairesinin 2013/9556 E., sayılı dosyasında başlatılan takibin durduğunu ve hâlen derdest bir icra takibinin bulunmadığını, dolayısıyla somut davanın konusu olmadığını, Konya 3. İcra (Hukuk) Mahkemesi tarafından 2013/934 E. sayılı dosyası ile icra takibi kapsamında tebliğ edilen tebligatın iptaline karar verilerek icra müdürlüğünce de icra takibinin durdurulmasına karar verildiğini, durdurma kararı verilmiş olan bir icra takibine ilişkin olarak menfi tespit davası açılmasında davacının hukuki yararı olmadığından davanın usulden reddine karar verilmesinin gerektiğini, ayrıca davacı kooperatife ait 2012 yılı muavin defter suretinde de dava konusu çekin davacı kooperatifin resmî kaydında yer aldığını, bahse konu çekin davacı kooperatifin resmi
hesaplarında borç olarak gösterildiğini, ortada açık bir dolandırıcılık girişimi olduğunu, bu sebeple Konya Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/57838 nolu soruşturma dosyası ile kooperatif müteahhidi Ali Öz ve kooperatif yetkilileri hakkında dolandırıcılık ve sahte resmî evrak tanzimi suçlarından suç duyurusunda bulunulduğunu ve bu şikâyetin sonucunun da bekletici mesele yapılmasını talep ettiklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.05.2014 tarihli ve 2013/272 E., 2014/123 K. sayılı kararı ile; Konya Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/57838 soruşturma dosyasında kooperatif yetkilileri Oktay Tınkır, Mehmet Ali Talay ve Hüseyin Oflaz’ın ifadelerinde; diğer şüpheli Ali Öz’ün kooperatifin müteahhidi olduğu, çek düzenleme, para alıp verme dâhil işlerini, bilgileri ve talimatlarıyla yaptığı, kooperatifin çeklerini de imzaladığı, davaya konu olan 30.05.2012 keşide tarihli 29.500,00TL bedelli çekteki imzanın da Ali Öz’e ait olduğu, Ali Öz’e çek düzenleme konusunda sözlü yetki verildiği, çekin sahte olmadığı, kooperatif çeki olduğu ve sözlü yetkilerine istinaden Ali Öz tarafından imzalandığının beyan edildiği, bu beyanların resmî merciler önünde verilmesi nedeniyle kendilerini bağlayıcı nitelik taşıdığı, davacı tarafın iddialarının yerinde olmadığı, her ne kadar çekte tek imza bulunuyor ise de kooperatif yetkililerinin bilgisi dâhilinde sözlü yetki ve talimatıyla çekin düzenlendiği, ayrıca davacı tarafça ileri sürülmüş başka bir iddia da bulunmadığı, bu nedenle bilirkişi incelemesi yaptırılmasına da gerek bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine, mahkemece verilen tedbir kararı infaz olmadığından davalı vekilinin şartları bulunmayan tazminat talebinin de reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 19. Hukuk Dairesince 17.12.2014 tarihli ve 2014/14367 E., 2014/18237 K. sayılı kararı ile; “…Dava, ilamsız icra takibine konu davacı kooperatifin keşidecisi, davalı şirketin lehtarı olduğu çekte kooperatif yetkilisine temsilen çift imza olması gerekirken tek imza bulunduğu ve bu imzanın da davacı kooperatif yetkilisine ait olmadığı iddiasıyla İİK’nın 72. maddesi hükmü gereğince borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Dava konusu çekteki keşideci imzasının dava dışı Ali Öz eli ürünü olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Çekin keşide tarihinde davacı kooperatifi temsilen iki kişinin birlikte yetkili olduğu ancak bu yetkililerin dava konusu çeki imzalamamış bulunduğu tarafların da kabulündedir. Her ne kadar mahkemece dava dışı Ali Öz’e davacı kooperatifin önceki yetkililerinin sözlü olarak çek düzenleme yetkisi verdikleri hususunun Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2013/57838 sayılı soruşturma evrakındaki beyanlardan anlaşıldığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, bu şekildeki beyanların davacı kooperatifi bağlayıcılığı kabul edilemez. Diğer taraftan davacı kooperatif tarafından dava dışı Ali Öz’e çek düzenleme konusunda usulüne uygun bir vekâletname verildiği de savunulmadığı gibi böyle bir vekaletname de sunulmamıştır. Mahkemece bu yönler gözetilmeden somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle davanın reddine dair karar verilmiş olması doğru görülmemiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 28.05.2015 tarihli ve 2015/279 E., 2015/354 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu çekin tek imzayla ve kooperatif yetkilisi olmayan dava dışı şahıs tarafından keşide edilmesi karşısında, davacı kooperatif yetkililerinin Cumhuriyet Başsavcılığında alınan bilgilerinin olduğuna dair beyanlarının icazet kabul edilip edilemeyeceği, bu konuda kooperatif temsilcilerinin yetki verme izni bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Öncelikle menfi tespit davası ile ilgili genel bir açıklama yapılmasında ve ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır:
13. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
14. Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan madde “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.
İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.
İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” hükmünü içermektedir.
15. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki yararın bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
16. Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Buna rağmen, borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması hâlinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir. Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür.
17. Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu hâlde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Pekcanıtez, H./ Atalay, O./ Sungurtekin Özkan, M./ Özekes, M.: İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
18. Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında icra mahkemesinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 17.03.2010 tarihli ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07.12.2011 tarihli ve 2011/13-576 E., 2011/747 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
19. Somut olaya gelince davalı/alacaklı tarafından davacı/borçlu hakkında 30.05.2012 keşide tarihli 29.500,00TL bedelli çeke dayanarak ilamsız icra takibinde bulunulmuş, borçlu vekili ödeme emri tebliğ usulsüzlüğü iddiasıyla tebligatın iptalini şikâyet yolu ile talep etmiş, Konya 3. İcra (Hukuk) Mahkemesince 09.10.2013 tarihli karar ile tebligatın iptaline, ıttıla tarihinin 07.10.2013 olarak düzeltilmesine karar verilmiş, borçlu vekili 09.10.2013 tarihinde imzaya ve borca itiraz etmiş, icra dairesince 10.10.2013 tarihinde itirazın kabulü ile takibin durdurulmasına, dosyada bulunan hacizlerin kaldırılmasına karar verilmiştir.
20. Davacı/borçlu vekili tarafından icra takibine itirazdan önce 07.10.2013 tarihli dilekçe ile eldeki menfi tespit davası, ardından da davalı/alacaklı vekilince 25.10.2013 tarihli dilekçe ile itirazın iptali davası açılmıştır. İtirazın iptali davasında mahkemece 18.12.2014 tarihinde davanın kabulü ile, davalı borçlunun Konya 10. İcra Dairesinin 2013/9556 E. sayılı dosyasına yaptığı itirazın 29.500,00TL asıl alacak üzerinden iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına karar verilmiştir.
21. Bu aşamada menfi tespit davası ile itirazın iptali davası arasındaki hukuki ilişkinin ortaya konulması gerekmektedir.
22. İtirazın iptali davasından önce menfi tespit davası açılması durumunda sonra açılacak itirazın iptali davasında hukuki yararın var olduğu kabul edilmektedir. Menfi tespit davası sonucunda (davanın reddi) alınan kesin hüküm itirazın iptali davası açılmaksızın icra takibinin devamını sağlamayacaktır. Menfi tespit davasından sonra karşılık dava veya ayrı bir dava olarak itirazın iptali davası açılması mümkündür (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s. 87-88, 119).
23. İtirazın iptali davası, menfi tespit davasından daha geniş talepli bir dava olduğu için aralarında derdestlik anlamında bir ilişki bulunmamaktadır. Ancak menfi tespit davası ile itirazın iptali davasında alacağın var olup olmadığı, yani aynı vakıa tartışılacağı için farklı sonuçlar çıkmaması amacıyla iki davanın birleştirilmesi, davaların birleştirilmesi mümkün olmazsa duruma göre davalardan birinin bekletici mesele yapılması gerekir (Kuru, s.88, Akkan, M.: İcra Hukukunda Menfi Tespit ve İtirazın İptali Davası Arasındaki Derdestlik ve Kesin Hüküm İlişkisi, DEÜHFD 2010, Cilt 12, Sayı 2, s. 1-41).
24. Şu durumda yerel mahkemece, somut olayın özelliği dikkate alınarak dava konusu aynı olan Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/329 E. sayılı itirazın iptali dosyasının sonucu değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekmektedir.
25. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, itirazın iptali davasının sonucunun eldeki menfi tespit davasını etkilemeyeceği, dava konusu çekteki keşideci imzasının dava dışı Ali Öz’ün eli ürünü olduğu, davacı kooperatifin önceki yetkililerinin beyanlarının davacı kooperatifi bağlamayacağı, diğer taraftan davacı kooperatif tarafından dava dışı Ali Öz’e çek düzenleme konusunda usulüne uygun bir vekâletname verildiği de savunulmadığı gibi, böyle bir vekâletname de sunulmadığı, bu nedenle Özel Daire bozma kararındaki nedenlerle hükmün bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
26. Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana verilmesine,
Aynı Kanunun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 02.06.2020 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla ile karar verildi.