31 Ekim 2024

icraguncesi.com

İcra Hukukuna dair HERŞEY….

İnkâr tazminatı, yargılama gideri ve vekâlet ücreti alacaklarının tahsili için icra emri düzenlenerek tebliğ edilmelidir

Hukuk Genel Kurulu 2017/736 E. , 2021/1156 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

  1. Taraflar arasındaki “şikâyet” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul Anadolu 7. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin kısmen kabulüne ilişkin karar borçlu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda onanmasına karar verilmiş, borçlu vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulması üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
  2. Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
  3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ
Borçlu İstemi:

  1. Borçlu vekili şikâyet dilekçesinde; alacaklı tarafından müvekkili hakkında genel haciz yolu ile ilamsız takip başlatıldığını, tarafların anlaşması ile dosya borcunun takip alacaklısına haricen ödendiğini, icra dairesince 07.10.2013 tarihinde hesaplanan tahsil harcının müvekkili tarafından 08.10.2013 tarihinde ödendiğini, ancak tahsil harcının fazla hesaplandığını, takip konusunun yabancı para alacağı olduğunu, takip tarihindeki kur dikkate alınarak tahsil harcının bu miktar üzerinden hesaplanması gerektiğini, ayrıca tahsil harcı hesabına Tuzla İcra (Hukuk) Mahkemesinde görülen itirazın iptali (kaldırılması) davası neticesinde hükmedilen icra inkâr tazminatı ve masraf ile vekâlet ücretinin de dahil edilmesinin 492 sayılı Harçlar Kanunu’na aykırı olduğunu ileri sürerek icra memurunun 07.10.2013 tarihli işleminin ve 08.10.2013 tarihli tahsil harcı makbuzunun iptali ile icra dairesince yeniden hesaplanmasına, fazla alınan tahsil harcının iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Alacaklı Cevabı:
  2. Alacaklı vekili cevap dilekçesinde; müvekkiline husumet yöneltilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ilamsız icra takibinde yabancı para üzerinden takip başlattıklarını ve taraflar arasında anlaşma yapılarak alacağın haricen tahsil edildiğini, bu aşamadan sonra takip dosyasında alınacak tahsil harcının tespitinin icra dairesinin görevinde olduğunu, müvekkilin bu konuda bir kusurunun olmadığını belirterek şikâyetin husumetten reddini savunmuştur.
    Mahkeme Kararı:
  3. İstanbul Anadolu 7. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 13.03.2014 tarihli ve 2013/626 E., 2014/136 K. sayılı kararı ile; hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre borçlunun takip tarihindeki kur üzerinden hesaplama yapılması yönündeki iddiasının incelenmesinde; takip tarihindeki yabancı para alacağının efektif satış kuru karşılığı TL tutarının harç ve vekâlet ücretinde nazara alınması gerektiği, itirazın kaldırılması davasındaki tazminat ve diğer giderlerin harca esas miktarı dışında tutulması yönündeki iddiasına gelince; bu alacak kalemlerinin ilama bağlanmakla asıl alacak hâline geldiği ve bu alacak kalemleri için ayrı takip yapılabileceği gibi aynı dosyadan da istenebileceği, bu nedenle ilamdaki tazminat ve diğer giderlerin harç ve vekâlet ücretine (tahsil harcı hesabına) dahil edilmesinin yasaya aykırı olmadığı, buna göre bilirkişi raporunun B bendinin B-a kısmına itibar edildiği gerekçesi ile İstanbul Anadolu 11. İcra Dairesinin 2010/9903 E. sayılı dosyasından alınan tahsil harcının 28.798,17TL dışında kalan kısım olan 6.064,73TL’nin borçluya iadesine dosya üzerinden karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
  4. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
  5. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 17.06.2014 tarihli ve 2014/15277 E., 2014/17614 K. sayılı kararı ile karar onanmıştır.
  6. Özel Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
  7. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 17.03.2015 tarihli ve 2015/3963 E., 2015/6110 K. sayılı kararı ile;
    “…Şikayetçi borçlu vekilinin, icra mahkemesine başvurusunda; takip tarihindeki kur üzerinden tahsil harcı hesaplaması yapılması gerektiğini, ayrıca itirazın iptali davasında hükmedilen icra inkar tazminatı ile yargılama giderlerinin takip miktarına eklenmek suretiyle tahsil harcı hesaplanamayacağını ileri sürerek memur işlemini şikayet ettiği, şikayetin kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
    İcra takiplerinde takip çıkışı üzerinden 492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarifenin B/I- 3. fıkrasında belirtilen ve takip safhalarına göre tahsil harcı alınır, ancak bu tahsil harcının doğabilmesi için takibin o safhasının yerine getirilmesi gerekir. Ödeme veya icra emrinin tebliği, haciz işleminin yapılması veya satış işleminin kesinleşmesi gibi. Ödeme emri veya icra emrinin tebliğe çıkarılması fakat tebliğ edilmesinden önce yapılan ödemelerden ve icra takibinden vazgeçme halinde tahsil harcı almak mümkün değildir (HİGM 20.02.1989 T. 8385 sayılı genelgesi). 492 sayılı Harçlar Kanunu’nda harç alacağının doğması için ödeme veya icra emrinin tebliği gereklidir.
    Öte yandan genel haciz yolu ile yapılan takipte, borçlunun itirazının kaldırılmasına ilişkin icra hukuk mahkemesinden alınan kararın asıl takip dosyasına ibrazı ile, itirazın kaldırılmasına karar verilen miktar üzerinden alacaklı takibe devam edebilir. Ancak itirazın kaldırılması ilamında hükmedilen yargılama gideri, icra inkar tazminatı, vekalet ücreti gibi alacakların tahsili için, aynı icra dosyası üzerinden borçluya örnek (4-5) icra emrinin gönderilmesi veya ayrı bir dosya üzerinden ilamlı icra takibi yapılması gereklidir.
    Takip dosyası incelendiğinde; alacaklı vekilinin, borçlu Türk Henkel Kimya Sanayi ve Ticaret A.Ş. aleyhinde, 308.216 USD asıl alacağın tahsili için genel haciz yolu ile başlattığı icra takibinin itiraz üzerine durduğu, itirazın kaldırılması için açılan dava sonucunda mahkemece, itirazın kaldırılmasına, itiraz edilen kısmın %40’ı olan 194.669 TL icra inkar tazminatının, 360 TL vekalet ücreti ile 287,90 TL yargılama giderinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verildiği görülmüştür.
    Somut olayda, itirazın kaldırılması üzerine alacaklı lehine hükmedilen bu alacak kalemleri için borçluya icra emri gönderilmediği, alacaklının bu alacak kalemlerinin tahsili yönünde talepte bulunmadığı anlaşılmaktadır.
    O halde itirazın kaldırılması davası neticesinde hükmedilen bu alacak kalemleri için, borçluya icra emri gönderilmeden, icra müdürlüğünce, bu alacak kalemleri de dahil edilerek tahsil harcı hesabı yapılması usulsüz olup, anılan bu şikayet yönünden de istemin kabulü gerekirken yazılı gerekçe ile reddi isabetsiz olup, kararın bu nedenle bozulması gerekirken Dairemizce onandığı anlaşılmakla borçlunun karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir…” gerekçesiyle borçlu vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile onama kararı kaldırılarak mahkeme kararı bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
  8. İstanbul Anadolu 7. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 15.10.2015 tarihli ve 2015/510 E., 2015/840 K. sayılı kararı ile; icra dosyasının incelenmesinde; borçlunun ilamsız takibe itiraz etmesi üzerine alacaklının talebi ile Tuzla İcra (Hukuk) Mahkemesinin 11.10.2011 tarihli ve 2010/411 E., 2011/288 K. sayılı kararı ile itirazın kaldırılmasına ve davalı (davacı-alacaklı) lehine 194.669,00TL icra inkâr tazminatına hükmedildiği, 24.10.2011 tarihinde borçlu vekilinin Tuzla İcra (Hukuk) Mahkemesinin kararını tehiri icra talepli temyiz ettiklerini beyan ederek mehil vesikası talep ettiği, bu tarihten önce 21.10.2011 tarihinde itirazın kaldırılması ilamının dosyaya sunulması nedeni ile icra dairesince yapılan dosya hesabında Tuzla İcra (Hukuk) Mahkemesince hükmedilen icra inkâr tazminatını dahil ederek 910.368,00TL hesaplandığı, borçlunun Tuzla Sulh Hukuk Mahkemesinde tedbir istemli menfi tespit davası açtığı, sulh hukuk mahkemesince 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 72/3. maddesine göre alacağın tamamının %40’ı teminat olarak yatırıldığında dosyaya yatan paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde tedbir kararı verildiği, dosya hesabında itirazın kaldırılması davasındaki tazminatın hesaplamaya dahil edildiği ve borçlunun bu miktarda teminat mektubunu dosyaya sunduğu, aynı şekilde 14.01.2013 tarihli dosya hesabında da tazminatın hesaplamaya dahil edildiği ve borçlu vekilinin 22.07.2013 tarihinde tekrar dosya hesabı yapılmasını istediği, icra dairesince 22.07.2013 tarihinde yapılan hesaplamada da ilam vekâlet ücreti ve icra inkâr tazminatının hesaplamaya dahil edildiği, borçlu vekilinin tüm bu aşamalarda yapılan dosya hesabına herhangi bir itirazı olmadığı gibi dosya hesabı sonucunda gerekli teminatları dosyaya yatırdığı, bilahare menfi tespit davasının da davacı aleyhine sonuçlandığı ve onanarak kesinleştiği, borçlunun borca itirazı sonucunda tüm yasal prosedürü kullanmak sureti ile yapılan takipte haksız çıktığı, alacaklı vekilinin 03.09.2013 tarihinde menfi tespit davasında hükmedilen tazminat ve yargılama giderleri de hesaba dahil edilerek dosyadaki teminat mektubunun paraya çevrilerek hesabına ödenmesini talep ettiği (dosya kapsamına göre alacaklı vekilinin böyle bir talebinin bulunmadığı) alacaklı vekilinin 07.10.2013 tarihinde icra dairesinde talepte bulunarak takip edilen borcun haricen müvekkiline ödendiğini, gerekli harçlar alındıktan sonra haricen tahsilat nedeni ile dosyanın işlemden kaldırılmasını ve bu dosyadan herhangi bir hak ve alacağının kalmadığını beyan ettiği, icra dairesince eski hesaplamalar doğrultusunda itirazın kaldırılması davasındaki tazminat ve vekâlet ücreti dahil edilmek sureti ile dosya hesabı yapıldığı, takibe konu dosya borcu 09.10.2013 tarihinde haricen tahsil edildiğinden bahisle borçlu vekilinin dosyada bulunan teminat mektubunun iadesini istediği, Prof. Dr. Baki Kuru’nun İcra İflas Hukuku El Kitabının itirazın kaldırılması başlıklı 260. sayfasında belirttiği üzere “İtirazın kesin kaldırılması ile borçlunun ödeme emrine karşı yapmış olduğu itiraz kaldırılmış, yani hükümden düşürülmüş olur, bu karar üzerine borçlu sanki ödeme emrine hiç itiraz etmemiş gibi bir durum doğar, alacaklı icra mahkemesinin kesin kaldırılmasına ilişkin kararı icra dairesine vererek, itiraz üzerine durmuş olan takibe devam edilmesini isteyebilir” açıklamasına göre itirazın kaldırılması kararına göre borçluya icra emri gönderilmesine veya yeni bir takip yapılmasına gerek olmadığı, sonuç olarak itirazın kaldırılması kararının ilam niteliğinde olmadığı, icra dosyasına sunulması ile hüküm doğuracağı, ayrıca borçlu vekilinin yukarda belirtilen tarihlerde yapılan hesaplamalardan haberdar olmasına rağmen hesaplamaya ilişkin olarak icra mahkemesine şikâyet yoluna başvurmadığı, alacaklı vekilinin dosyadaki tüm alacaklarını almadan alacağını tahsil ettiği yönünde beyanda bulunmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, alacaklı vekilinin icra dosyasında bu dosyadan kaynaklanan tüm alacağını haricen aldığını, başka alacağının kalmadığını beyan etmiş olmakla artık itirazın kaldırılması davasında hüküm altına alınan alacağı farklı bir dosya ile talep etme olanağı da ortadan kalkmış olup yatırılan teminatın da borçluya iade edildiği, hiç bir hesaplamaya itiraz etmeyen borçlunun harç tahsili aşamasında buna itiraz etmesinin hakkın kötüye kullanılması olup, kabulü hâlinde devlet aleyhine harç kaçağına neden olacağı gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
  9. Direnme kararı süresi içinde borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

  1. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; icra mahkemesince itirazın kaldırılması üzerine alacaklı lehine hükmedilen 194.669TL icra inkâr tazminatı ve 360TL vekâlet ücreti ile 287,90TL yargılama gideri kalemleri için borçluya icra emri gönderilmemesi ve alacaklının bu alacak kalemlerinin tahsili yönünde talepte bulunmaması karşısında tahsil harcının hesabında bu alacak kalemlerinin dahil edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

  1. Devletin, icra hukukundaki faaliyetine karşılık olmak üzere aldığı paraya icra harcı denir. İİK’nın 15. maddesinin 1. fıkrasına uyarınca “icra iflas harçlarını kanun tayin eder”. Bu kanun, 492 sayılı Harçlar Kanunu’dur. Harçlar Kanununa bağlı (1) sayılı tarifenin (B) bölümünde icra ve iflas işlerinden alınacak harçlar ayrıntıları ile gösterilmiştir. İcra takibinin sonunda Devlet, icra takibini başarı ile sonuçlandırmış olması nedeni ile de harç alır. Konusu para veya para ile değerlendirilmesi mümkün bir şey (meselâ, taşınır, taşınmaz bir mal) olan icra takiplerinde buna tahsil harcı denir. Tahsil harcı, icra takibi konusunun değeri üzerinden nispi olarak alınır. Tahsil harcı da, borçluya ait olup, sonuçta ayrıca hüküm ve takibe gerek kalmaksızın borçludan tahsil olunur (İİK m. l5/1) (Kuru, Baki : İcra ve İflas Hukuku, El Kitabı, Ankara 2013, s. 118-119).
  2. 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun “Nispi harçlarda ödeme zamanı” başlıklı 28. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine göre icra tahsil harcı, icranın yerine getirilmesiyle doğar.
  3. Somut olayda ise; alacaklı tarafından borçlu aleyhine başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte, 308.216 USD asıl alacak, 4.091,25 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 312.307,25 USD’nin takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek faizi ile tahsilinin talep edildiği, ödeme emri tebliği üzerine borçlunun borcun tamamına ve fer’îlerine itiraz ettiği, duran takibin devamını sağlamak amacıyla alacaklı tarafından icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasının talep edildiği, Tuzla İcra (Hukuk) Mahkemesinin 11.10.2011 tarihli ve 2010/411 E., 2011/288 K. sayılı kararı ile “1-İtirazın kaldırılmasına, takibin devamına, ana alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesine göre Devlet Bankalarının USD ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranının uygulanmasına, 2-Davacı lehine %40 tazminat 194.669TL’nin davalıdan tahsiline, 3-….toplam 287,90TL mahkeme masrafının davalıdan tahsiline, 4-Hüküm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan asgari avukatlık ücret tarifesi uyarınca davacı lehine takdir edilen 360TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiline” karar verildiği, alacaklı vekilinin 07.10.2013 tarihinde icra dairesine başvurarak dosya borcunun haricen müvekkiline ödendiğini belirterek gerekli harçların alındıktan sonra haricen tahsilat nedeniyle dosyanın işlemden kaldırılmasını talep ettiği, icra dairesince 07.10.2013 tarihinde yapılan dosya hesabında icra mahkemesinin itirazın kaldırılması kararında alacaklı lehine hükmedilen 194.669TL icra inkâr tazminatı ve 360TL vekâlet ücreti ile 287,90TL yargılama gideri kalemlerinin de dahil edilerek dosya hesabı yapıldığı, 08.10.2013 tarihli sayman mutemedi alındısı belgesinde tahsil harcının (vazgeçme) 4,55 oranında uygulandığı görülmektedir.
  4. İtirazın kesin kaldırılması kararı ile borçlunun (ödeme emrine karşı) yapmış olduğu itiraz kaldırılmış, yani hükümden düşürülmüş olur. Bu karar üzerine borçlu sanki ödeme emrine hiç itiraz etmemiş gibi bir durum doğar. Alacaklı, icra mahkemesinin itirazın kesin kaldırılmasına ilişkin kararını icra dairesine vererek itiraz üzerine durmuş olan (İİK m. 66) ilamsız icra takibine devam edilmesini (yani, borçlunun mallarının haczedilmesini) isteyebilir (İİK m. 78/1) (Kuru, s. 311).
  5. İcra mahkemesi kararında öngörülen ve borçlunun belli bir meblağı ödemeye mahkumiyeti biçiminde beliren icra inkâr tazminatları (İİK m. 68/son) için de ilamlı icra yoluna gidilebilmelidir. Zira söz konusu hüküm tazminat talepleri açısından da bir eda emrini içermektedir. Genel mahkeme ilamlarında öngörülen tazminat alacakları ile icra mahkemesi ilamlarında öngörülen icra inkâr tazminatı alacakları arasında nitelik itibarı ile herhangi bir farklılık yoktur. Her iki tazminat alacağının öngörüldüğü karar birer nihai karar olup, bir eda emrini içermektedirler. Bu nedenle genel mahkeme ilamlarında yer alan tazminat alacaklarında olduğu gibi, icra mahkemesi ilamlarında öngörülen icra inkâr tazminatı alacakları için de ilamlı icra yoluna gidilmesinde herhangi bir sakınca yoktur (Tanrıver, Süha: İlamlı İcra Takibinin Dayanakları ve İcranın İadesi, Ankara 1996, s. 57).
  6. Buna göre itirazın kaldırılması ilamı, itiraz üzerine duran icra takibinin devamını sağlayan bir ilam olup, itiraz üzerine durmuş olan ilamsız icra takibinin başlatıldığı dosyaya bu ilamın sunularak takibe devam edilmesi gerekir. İcra dairesince dosya borcunun itirazın kaldırılması ilamı doğrultusunda hesaplanarak bu miktar üzerinden takibe devam edilmesi zorunlu olup, ayrıca borçluya icra emri düzenlenip gönderilmesi gerekmez. Ancak ilamsız takipte yer almayan, itirazın kaldırılmasına ilişkin ilamda hüküm altına alınmış olan ve eda hükmü içeren inkâr tazminatı, yargılama gideri ve vekâlet ücreti alacaklarının tahsili için borçluya İİK’nın 32. maddesi uyarınca icra emri düzenlenerek tebliğ edilmelidir.
  7. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; itirazın kaldırılmasına ilişkin ilamda alacaklı lehine hükmedilen 194.669TL icra inkâr tazminatı ve 360TL vekâlet ücreti ile 287,90TL yargılama gideri kalemleri için borçluya icra emri gönderilmediği ve alacaklının bu alacak kalemlerinin tahsili yönünde talepte bulunmadığı anlaşılmaktadır.
  8. Bu durumda, alacaklı tarafından icra dosyasına sadece itirazın kaldırılmasına ilişkin ilamın sunulduğu, icra emri düzenlenmediği ve borçlu tarafa icra emri tebliğ edilmediğine göre, belirtilen alacak kalemlerinin icrası yerine getirilmediğinden 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesine göre harç alacağı doğmamıştır.
  9. O hâlde itirazın kaldırılması ilamında yer alan inkâr tazminatı, vekâlet ücreti ve yargılama giderlerinin dosya hesabına dahil edilmesi mümkün değildir.
  10. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
  11. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.10.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.