İCRANIN GERİ BIRAKILMASI KARARINDA KESİNLEŞME
- Hukuk Dairesi 2020/416 E. , 2020/4577 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün asıl ve birleşen dosyada davacı karşı davada davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı-karşı davalı üçüncü kişi vekili, asıl ve birleşen 2009/792 ve 2009/793 Esas sayılı dosyalarda, … 10. İcra Müdürlüğünün 2009/2179 Esas sayılı, 2009/1931 Esas sayılı, 2009/1932 Esas sayılı takip dosyaları ile davalı alacaklı tarafından davalı borçlu hakkında icra takibi başlatıldığını, takibe ilişkin müvekkili şirketin adresinde 10.04.2009 tarihinde haciz yapıldığını, müvekkili şirketin borçlu şirket ile bir ilgisinin bulunmadığını, müvekkilinin haciz adresinde … Tekstil adı altında tekstil ürünleri sattığını iddia ederek, davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı- karşı davacı alacaklı vekili, istihkak davasının reddi ile tazminata karar verilmesi gerektiğini savunmuş, karşı dava olarak; davacı üçüncü kişi ile borçlu arasında alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik tasarrufun İİK’nin 277.vd. maddeleri uyarınca iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı borçlu davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece yapılan ilk yargılama sonucunda, davanın kabulüne ilişkin verilen kararın temyizi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 01.10.2012 tarihli 2012/4510 Esas, 10288 karar sayılı kararı ile, birleşen ve karşı dava ile ilgili olarak olumlu- olumsuz karar verilmediğinden bahisle karar bozulmuş, Mahkemece bozma ilamına uyarak asıl ve birleşen davaların kabulü ile karşı davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dairemizin 15.11.2016 tarihli ve 2016/ 8065 Esas, 2016/15567 Karar sayılı kararı ile, borçlu ile üçüncü kişi arasında alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik muvazaalı işlemler ve devirler yapıldığı, üçüncü kişinin yasal mülkiyet karinesinin aksini ispatlayamadığından davanın reddine karar verilmek üzere karar bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyularak, asıl ve birleşen dosyalarda davanın reddine, karşı davanın kabulü ile dava konusu tasarrufun iptaline karar verilmiş, davacı üçüncü kişi vekili tarafından karar temyiz edilmiştir.
Mahkemece 28.11.2019 tarihli ek karar ile, tefhimden itibaren 10 günlül yasal süre içerisinde temyiz dilekçesinin sunulmadığı gerekçesi ile davacı tarafın temyiz başvurusunun HMK’ nın 346. maddesi gereğince süresi içerisinde yapılmadığından reddine karar verilmiş, davacı üçüncü kişi vekili süresi içinde ek karara karşı temyiz yoluna başvurmuştur.
Her ne kadar, İcra mahkemesinin nihai kararları tefhim veya tebliğinden itibaren 10 gün içinde temyiz edilebilir ise de “tefhim” kavramının “hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal” olarak anlaşılması zorunludur. Kural olarak, mahkemece kararın tefhiminde hükme ilişkin tüm hususlar açıklanmalıdır. HMK’nin 322. maddesi atfı ile uygulanmakta olan HMK’nin 297. maddesinde hükmün kapsamı açık bir şekilde düzenlenmiştir. Buna göre; mahkeme, gerekçesi ile birlikte tefhim ettiği hükümde taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermesi gereklidir. Bu kanunun getirdiği bir zorunluluktur. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir.Bu nedenle, yukarıda açıklanan nitelikte bir tefhim varsa temyiz süresi tefhim tarihinden itibaren, aksi halde gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacaktır.
Temyize konu olayda, 17.10.2019 tarihli tefhimin yukarıda açıklanan nitelikte bir tefhim olduğundan bahsedilemez.Bu nedenle, ek karara yönelik temyiz isteğinin kabulüne ve yerel mahkemenin 28.11.2019 tarihli ek kararın kaldırılarak hükmün esas yönünden incelenmesine karar verilmiştir:
Asıl ve birleştirilen dosyalar yönünden dava, üçüncü kişinin İİK’nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkin olup karşı dava ise ,alacaklının İİK’nin 97/17. maddesine dayalı açtığı tasarrufun iptali davasına ilişkindir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak karar verilmiş ise de, davacı üçüncü kişi tarafından ilk kez İstanbul … 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2014/ 763 Esas, 2014/ 998 Karar sayılı kararı sunularak dayanak icra dosyalarında zamanaşımı nedeni ile icranın geri bırakılmasına karar verildiği iddiasında bulunulmuştur.
İcra ve İflas Kanunu’nun 71. maddesinin ikinci fıkrasında; “Borçlu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun zamanaşımına uğradığını ileri sürecek olursa, 33/a maddesi hükmü kıyasen uygulanır” hükmü yeralmaktadır. 33/a maddesinin birinci fıkrasında ise “İlamın zamanaşımına uğradığı veya zamanaşımının kesildiği veya tatile uğradığı iddiaları icra mahkemesi tarafından resmi vesikalara müsteniden incelenerek icranın geri bırakılmasına veya devamına karar verilir” denilmektedir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında da; “Alacaklı, icranın geri bırakılması kararının kesinleştiğinin kendisine tebliğinden sonra, zamanaşımının vaki olmadığını ispat sadedinde ve 7 gün içinde umumi mahkemelerde dava açabilir. Aksi takdirde icrası istenen ilamın zamanaşımına uğradığı hususu kesin hüküm teşkil eder” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda; borçlu … Tekstil İnş. Gıda San. Tic…. Ltd. Şti. tarafından İstanbul- … 10. İcra Müdürlüğünün 2009/ 1931 Esas, 2009/ 1932 Esas ve 2009/ 2179 Esas sayılı dosyalarında aleyhlerine yürütülen kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibe karşı, takip dayanağı çekin zamanaşımına uğradığı itirazı üzerine, İstanbul … 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 29.12.2014 tarihli ve 2011/960-1043 sayılı kararı ile “Takip dosyasında İİK’nin 71 ve 33/a maddesi gereğince icranın geri bırakılmasına” karar verildiği, kararın 9.11.2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
O halde; Mahkemece, yukarıda sözü edilen icranın geri bırakılması kararına karşı alacaklının 7 gün içinde genel mahkemelerde dava açıp açmadığının araştırılması, alacaklı tarafından genel mahkemelerde İİK’nin 33/a-2. maddesi uyarınca açılan bir davanın olmaması halinde alacağın zamanaşımına uğradığı hususunun kesin hüküm teşkil edeceği ve icranın geri bırakılması kararının, takibin iptaline ilişkin sonuçları doğuracağı ve icra dosyasındaki mevcut hacizlerin kalkacağı, alacaklı tarafından açılmış böyle bir dava varsa sonucunun istihkak davasında bekletici mesele yapılacağı dava sonuna kadar icra takibinin duracağı davanın kazanılması halinde duran icra takibine devam edileceği davanın kaybedilmesi halinde ise dosyadaki hacizlerin kalkacağının değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle kararın bozulması gerekmiştir.
Bozma neden ve şekline göre, diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK’nin 366. ve HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca İİK’nin 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesin