İİK.’NUN 24. MADDESİ, İLAMDA AYNEN TESLİME KARAR VERİLMİŞ, BEDEL İADESİNE KARAR VERİLMEMİŞ İSE DE, İCRA MÜDÜRÜ AYNEN İADEYİ SAĞLAYAMAMIŞ İSE BEDEL ÜZERİNDEN İŞLEM YAPABİLİR,
İİK.’NUN 24. MADDESİ, İLAMDA AYNEN TESLİME KARAR VERİLMİŞ, BEDEL İADESİNE KARAR VERİLMEMİŞ İSE DE, İCRA MÜDÜRÜ AYNEN İADEYİ SAĞLAYAMAMIŞ İSE BEDEL ÜZERİNDEN İŞLEM YAPABİLİR,
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/12-244
KARAR NO : 2009/316 Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07/04/2009
NUMARASI : 2009/218-2009/424
DAVACI : ………….ARAÇLAR İMAL VE SATIŞ A.Ş. vekili Av……..
DAVALI : ……….. vekili Av. …………
Taraflar arasındaki “şikayet” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 8.İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin kabulüne dair verilen 08.04.2008 gün ve 2008/95-279 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 14.07.2008 gün ve 12506-15037 sayılı ilamı ile; “…Alacaklının Ankara 7.Tüketici Mahkemesinden almış bulunduğu 27.12.2006 tarihli kararın hüküm bölümünün 1. nolu bendinde; davanın kabulü ile ayıplı aracın aynı model ve nitelikte olan yeni araçla değiştirilmesine ve ayıplı otonun borçluya iadesine” hükmedilmiştir.
İİK.nun 24/4. maddesinde, “yedinde bulunmazsa ilamda yazılı değerin alınacağı, vermezse ayrıca icra emrine hacet kalmaksızın, haciz yolu ile tahsil olunacağına, taşınır malın değeri ilamda yazılı olmadığı veya ihtilaflı bulunduğu takdirde icra müdürü tarafından haczin yapıldığı tarihteki değere göre takdir olunacağı” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda borçlu aracı teslim edemeyeceğini bildirmiş icra müdürlüğünce de İİK.nun 24. maddesi doğrultusunda işlem yapılarak haciz tarihi itibariyle aracın değeri belirlenmiştir. Bu değere yapılan itirazlar da icra mahkemesince reddedilmesi üzerine belirlenen 17.000,00 YTL lık bedel kesinleşmiştir. Bu durumda bu bedel için borçluya aracın teslimine ilişkin muhtıranın tebliğinden itibaren faiz istenebilecektir. Mahkemece borçlunun faize yönelik itirazları incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile şikâyetin kabulü yönünde hüküm kurulması isabetsizdir. Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İlK. 366 ve H.U.M.K.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA),bozma nedenine göre alacaklı vekilinin temyiz itirazının şimdilik incelenmesine yer olmadığına…” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Şikayetçi/borçlu vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstek, icra müdürlüğü işlemini şikayete ilişkindir.
Alacaklı vekili eldeki şikayet başvurusunda; “Ankara 7.Tüketici Mahkemesinin kararında faize yönelik bir hüküm bulunmadığı halde icra emrinde belirlenen araç bedeline 25.10.2005 tarihinden itibaren faiz yürütülmesinin, temerrüt tarihinin ve yürütülen temerrüt faizinin niteliği ile oranının, bileşik faiz uygulanmasının yasaya aykırı olduğunu” ifadeyle, icra Müdürlüğü işleminin İİK.nun 16.maddesi gereğince kaldırılmasına, icra emrinin iptaline ve takibin dava sonuna kadar durdurulmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; “İcra müdürlükleri ve mahkemeler ilamla bağlı olup hükmü yorumlayamaz. İkinci ilam üzerine birinci ilam yok hükmündedir. Birinci ve ikinci ilamda aracın değiştirilmesine karar verilmiş ancak bulunmaması halinde, İİK.nun 24.maddesi uyarınca işlem yapılacağı konusunda hüküm kurulmamıştır. Bu nedenle, müdürlükçe kıymet takdiri yaptırılması mümkün değildir. Müdürlükçe yapılması gereken işlem, aracın “0” km. ile değiştirilmesini sağlamak, bu bağlamda gerekirse aracı satan distribütör ve üretici firmalardan sorulmak suretiyle “0” km.sinin bulunup bulunmadığını, belirlemektir. Bu nedenlerle müdürlükçe yapılan işlemler ve hesaplama yerinde görülmediğinden şikayetin kabulüne ve yapılan hesaplamanın iptaline karar verilmiştir” gerekçesiyle “Şikayetin kabulüne, müdürlükçe yapılan hesaplamanın iptaline” karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Dairece hüküm yukarıda başlık bölümünde yeralan nedenlerle borçlu yararına bozulmuş; bozma nedenine göre alacaklının temyiz itirazları inceleme dışı bırakılmıştır.
Mahkemece önceki kararda direnilmiş; hükmü şikayetçi/borçlu vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; hüküm fıkrasında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 24.maddesinin uygulanacağına ilişkin herhangi bir açıklık bulunmayan ve sadece “aracın yenisi ile değiştirilmesi” hükmünü içeren ilamın, icra müdürlüğünce nasıl infaz edileceği, noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle , konuya ilişkin yasal düzenlemenin irdelenmesinde yarar vardır:
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) “İlamların İcrası”na ilişkin ikinci babında “Para ve Teminattan Başka Borçlar Hakkında İlamların İcrası” üst başlığı ve “Taşınır Teslimi” alt başlığı altında düzenlenen 24.maddesinde:
“Bir taşınırın teslimine dair olan ilam icra dairesine verilince icra memuru bir icra emri tebliği suretiyle borçluya yedi gün içinde o şeyin teslimini emreder.
İcra emrinde; alacaklı ve borçlunun ve varsa mümessillerinin adları ve soyadları ile şöhret ve yerleşim yerleri hükmü veren mahkemenin ismi ve hükmolunun şeyin neden ibaret olduğu, ilamın tarih ve numarası ve icra mahkemesinden veya istinaf veya temyiz yahut iadei muhakeme yoliyle ait olduğu mahkemeden icranın geri bırakılması hakkında bir karar getirilmedikçe cebri icraya devam olunacağı yazılır.
Borçlu, bu emri hiç tutmaz veya eksik bırakır ve hükmolunan taşınır veya misli yedinde bulunursa elinden zorla alınıp alacaklıya verilir.
Yedinde bulunmazsa ilamda yazılı değeri alınır. Vermezse ayrıca icra emri tebliğine hacet kalmaksızın haciz yoliyle tahsil olunur. Taşınır malın değeri, ilamda yazılı olmadığı veya ihtilaflı bulunduğu takdirde, icra memuru tarafından haczin yapıldığı tarihteki rayice göre takdir olunur.
Hükmolunan taşınırın değeri, borsa veya ticaret odalarından, olmıyan yerlerde icra memuru tarafından seçilecek bilirkişiden sorulup alınacak cevaba göre tayin edilir.
İlgililerin bu hususta icra mahkemesine şikayet hakları vardır.
26 ncı maddenin 3 ve 4 üncü fıkraları, gemi siciline kayıtlı olmıyan gemiler hakkında da uygulanır.”
Hükmü yer almaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacaklının taşınır teslimi hakkındaki bir ilamı icraya koyabilmesi için, hükmün kesinleşmiş olması gerekmemektedir.
Öyle ise, yukarıda içeriği aynen aktarılan İİK.nun 24. maddede de açıkça ifade edildiği üzere; kesinleşmiş olsun veya olmasın, bir ilama dayalı takip talebini ve ekli ilamı alan icra dairesi, bir icra emri düzenleyerek borçluya gönderecek ve “ilamda yazılı taşınır malın yedi gün içinde icra dairesine teslimini; yedi gün içinde teslim gerçekleşmezse ilam hükmünün zorla infaz olunacağını; teslimine hükmedilen taşınır malın borçlunun yedinde bulunmaması halinde ilamda yazılı değerinin alınacağını; ilamda taşınırın değeri yoksa da belirlenecek değerinin alınacağını, bunun da ödenmemesi halinde ayrıca icra emri tebliğine gerek kalmaksızın haciz yoluyla tahsil olunacağını” ihtar edecektir.
İcra emrini alan borçlu yedi gün içinde taşınır malı teslim etmezse; alacaklının talebi üzerine ilamda yazılı taşınmaz mal icra dairesince borçludan zorla alınarak alacaklıya teslim edilecektir. Eğer ilamda yazılı taşınır mal veya misli borçlunun elinde bulunmuyorsa, bu halde artık borçlu aynen ifaya zorlanamayacağından taşınır mal teslim borcu, kanunun açık hükmü gereği, para borcuna dönüşecek; ilamda yazılı değeri para olarak tahsil olunacaktır.
Eğer, mahkemeden sadece taşınır malın teslimi istenmiş; bedelinin tahsili talebi ile terditli dava açılmamış ise, mahkemece, ancak taşınır malın teslimine karar verilebileceğinden, sadece bu yönde karar oluşturulmuşsa, malın değerinin ilamda yazılı olmayacağı açıktır.
Böyle bir durumda, taraflar taşınır malın değeri üzerinde anlaşırlarsa bu bedel borçlu tarafından ödenmekle borçlu borcundan kurtulacaktır.
Tarafların taşınır malın değeri üzerinde anlaşamamaları, değerin ihtilaflı olması durumunda ise, taşınır malın değeri icra müdürü tarafından takdir olunacaktır. Bu işlemin yapılması için, icrası istenen ilamda İİK.nun 24.maddesine göre işlem yapılmasına ilişkin bir hükmün bulunması veya bu gereğin belirtilmiş olması, gerekmemektedir.
Şu durumda, takibe konu ilamda, bu konuda açıkça icra müdürüne yetki verilmemiş olsa dahi, yukarıya metni aynen alınan İİK.nun 24 .maddesinin 4.fıkrası gereğince, icra müdürü taşınır malın haciz tarihindeki değerini yine maddede yazılı olan usulle belirleyecek ve borçlu da yasa gereği para borcuna dönüşen bu borcu ödeme yükümü altına girecektir. Borçlunun bu parayı rızası ile ödememesi halinde de, ayrı bir hükme ve icra emrine gerek kalmaksızın borçlunun borcu karşılayacak kadar mallarının haczi yoluna gidilecek; bu mallar satılarak bedeli alacaklıya ödenecektir.
Öyle ki, alacağın bedele dönüşmesi üzerine doğrudan talep hakkının ve icra müdürlüğünün maddede yazılı gerekleri yerine getirmesi zorunluluğunun bulunması karşısında, alacaklının borçluya karşı bu bedeli tahsil için açacağı alacak davasında hukuki yararının bulunmadığı dahi, yargısal uygulamada kabul edilmiştir. Zira, bedele dönüşen borcun tahsili için İİK.nun 24 maddesi hükmü yeterli bulunmakta; yine bu maddenin 4.fıkrasında yer aldığı üzere ayrıca bir ilama veya icra emrine gerek bulunmadan, icra müdürlüğünce bedelin tespiti ve tahsili gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Alacaklı tüketici tarafından Ankara 7.Tüketici Mahkemesinin 27.12.2006 tarihli ilamına dayanılarak, borçlu firma aleyhine takibe girişilmiştir. Takip dayanağı bu ilamın gerekçesinde “hükme konu malın bulunmaması halinde İİK.nun 24 md.nin her zaman için uygulanma imkanı vardır. Bu halde menkul malın değeri ihtilaflı bulunduğu takdirde icra müdürü tarafından haczin yapıldığı tarihteki rayice göre değer tespit ve takdir edilir.” İfadesine de yer verilerek; sonuçta hüküm bölümünün 1.nolu bendinde; “davanın kabulü ile ayıplı aracın aynı model ve nitelikte olan yeni araçla değiştirilmesine ve ayıplı otonun borçluya iadesine” karar verilmiş; hüküm fıkrasında İİK.nun 24.maddesi gereğince işlem yapılabileceği hususuna yer verilmemiştir.
İcra Müdürlüğünce, borçlunun aynen teslim edemediği, ilama konu taşınır malın bedeli üzerinde de taraflarca anlaşılamadığından, İİK.nun 24 .maddesindeki prosedüre uyularak haciz tarihindeki değerin belirlenmesi yoluna gidilmiş; karşı taraf/alacaklı vekilinin bu belirlemeye karşı yasa gereğince yaptığı şikayet başvurusu da Ankara 1.İcra Hukuk Mahkemesi 26.12.2007 gün ve 2007/947 E. 2007/1057 K. sayılı kararı ile reddedilmiştir.
Yukarıda da ayrıntısı ile açıklandığı üzere, icra müdürlüğünün İİK.nun 24. maddesi gereği işlem yapılabilmesi için takip dayanağı ilamda buna ilişkin açık bir belirlemenin yer alması gerekmemekte; yasanın açık hükmü gereği, ilamda böyle bir hüküm olmasa dahi icra müdürünün bu maddeyi uygulama yükümlülüğü bulunmaktadır. Kaldı ki, böyle bir gerek olmamasına karşın, mahkemece kararın gerekçesinde anılan madde gereğince icra müdürlüğünce değerin belirleneceği de açıkça ifade edilmiştir.
Sonuç itibariyle; İcra Müdürlüğünün takip dayanağı ilamın hüküm fıkrasında belirtilmese dahi, yukarıda ayrıntısı açıklanan İİK.nun 24. maddesinin 4.fıkrasında yer alan hükme dayanarak, yasanın bu açık hükmü gereğince, aynen ifası mümkün olmayan ve para borcuna dönüşen aracın değerini, haciz tarihi itibariyle belirlemiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından; mahkemece, aksine gerekçelerle, müdürlük işleminin iptal edilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Diğer taraftan, her ne kadar mahkemece, “icra müdürlükleri ve mahkemelerin ilamla bağlı olup hükmü yorumlayamayacağı” kuralına da dayanılmış ve İİK.nun 24.maddesinin uygulanmış olması bu çerçevede değerlendirilmiş ise de, burada icra müdürlüğünün yaptığı uygulama bir yoruma değil, yasanın açıkça verdiği yetkiye dayanmaktadır. Dolayısıyla bu kuralın, somut olayda uygulama yeri bulunmadığından, mahkemece bu kurala dayanılması da usule ve yasaya uygun bulunmamıştır.
Durum bu olunca; Mahkemece, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak ve şikayetçi/ borçlunun faize yönelik itirazları incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken, somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Şikayetçi/borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, bozma nedenine göre karşı taraf/alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 08.07.2009 gününde, oybirliği ile karar verildi.