5 Aralık 2024

icraguncesi.com

İcra Hukukuna dair HERŞEY….

İLAMA DAYALI NAFAKA ALACAKLARI 10 YILLIK ZAMANAŞIMINA TABİDİR

12. Hukuk Dairesi         2018/3362 E.  ,  2018/7683 K.

…. “Dayanak ilamla lehine nafakaya hükmedilen müşterek çocuk … …’in 05.04.2008 tarihi itibariyle reşit olduğu belli ise de ilamda nafakanın davalı-alacaklıya ödenmesine karar verilmiş olmakla onun tarafından takibe konulmasında yasaya uymayan bir durum bulunmayıp bu itibarla sıfat yokluğuna ilişkin şikayet yersizdir. Öte yandan lehine nafakaya hükmolunan müşterek çocuk… 05.04.2008 tarihi itibariyle ergin olmakla onun açısından hükmedilen nafaka bu tarih itibariyle sona ermiş olup bu tarihten sonrası için nafaka istenemeyeceği gibi ilama dayalı nafaka alacakları 10 yıllık zamanaşımına tabidir. …

12. Hukuk Dairesi         2018/3362 E.  ,  2018/7683 K.

12. Hukuk Dairesi         2018/3362 E.  ,  2018/7683 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Bir mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların, o dava yönünden, hukuk düzenince, hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur. Bütün mahkemelerin ve her türlü kararların gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK’nun 27 ve 297. maddeleri işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.04.2010 gün ve 2010/11-195 E., 238 K. sayılı usulden bozmayı kapsayan ilamının gerekçesinde de vurgulandığı üzere; “Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının, açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.”
Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin, ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği, yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
Anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama, gerek yargı erki ile hakimin, gerek mahkeme kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.
Alacaklı tarafın, … 2. Aile Mahkemesinin 18/11/2005 tarih ve 2004/980 E. – 2005/909 K. sayılı ilamına istinaden başlattığı takipte, borçlunun icra mahkemesine başvurusunda, müşterek çocuk …’nin takip tarihi itibariyle reşit ve mümeyyiz olduğu annenin müşterek çocuk için hükmedilen nafakların tahsilini talep edemeyeceği bu nedenle aktif husumet yokluğu nedeniyle takibin iptalinin gerektiği, müşterek çocuğun reşit olduğu tarihten sonrası için anne tarafından takip talebinde belirtilen birikmiş tedbir nafakası ve devam eden aylara ilişkin talebinin iptali gerektiği, takip tarihi gözetildiğinde hükmedilen tedbir nafakasının üzerinden 10 yıldan fazla süre geçtiği, takip konusu edilen geçmiş dönemlere dair birikmiş tedbir nafakası, işlemiş faiz, ilamda yer alan yargılama gideri ve vekalet ücreti alacağının zamanaşımına uğradığı, faizin de yüksek olduğunu ileri sürerek icranın geri bırakılmasını talep ettiği, mahkemece, kararın gerekçe bölümünde, “Dayanak ilamla lehine nafakaya hükmedilen müşterek çocuk … …’in 05.04.2008 tarihi itibariyle reşit olduğu belli ise de ilamda nafakanın davalı-alacaklıya ödenmesine karar verilmiş olmakla onun tarafından takibe konulmasında yasaya uymayan bir durum bulunmayıp bu itibarla sıfat yokluğuna ilişkin şikayet yersizdir. Öte yandan lehine nafakaya hükmolunan müşterek çocuk… 05.04.2008 tarihi itibariyle ergin olmakla onun açısından hükmedilen nafaka bu tarih itibariyle sona ermiş olup bu tarihten sonrası için nafaka istenemeyeceği gibi ilama dayalı nafaka alacakları 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Buna göre yargılama gideri ve vekalet ücreti zamanaşımına uğramamış olmakla birlikte takip tarihinden geriye doğru on yıldan daha önceye ait nafaka alacakları zamanaşımına uğramıştır.” şeklinde değerlendirme yapıldığı, hüküm kısmında ise yukarıda gerekçe kısmında tartıştığı ve reddettiği talepler ile ilgili kararına yer vermediği, şikayetçinin tüm talepleri kabul edilmiş gibi davanın kabulüne şeklinde karar verdiği ve birkısım nafaka tutarı ile faizi hususunda düzeltme yaptığı anlaşılmıştır.
Buna göre, kararın gerekçe kısmı ile hüküm fıkrası arasında tereddüt oluşturabilecek çelişkinin giderilerek hüküm tesisi için mahkeme kararının resen bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca re’sen (BOZULMASINA), bozma nedenine göre şikayetçinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/09/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.