27 Temmuz 2024

icraguncesi.com

İcra Hukukuna dair HERŞEY….

ENERJİ PİYASASI DENETLEME KURULU YARGI HARCI

Hukuk Genel Kurulu         2011/5-212 E.  ,  2011/391 K.

“…Davacı EPDK, 492 Sayılı Kanun’un 13/(j) maddesinde belirtilen genel bütçeye dahil kamu idarelerinden olmadığı gibi, 4628 Sayılı Kanun’un 16.madde hükmünün yargı harçlarını kapsamadığı da belirgin olduğuna göre, yargı harçlarından muaf değildir…”

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : Araklı Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07/04/2010
NUMARASI : 2009/178-2010/84

 Taraflar arasındaki “kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;Araklı Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 13.10.2008 gün ve E:2008/229, K:297 sayılı kararın incelenmesi müdahil hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin 30.09.2009 gün ve E:1527, K:4949 sayılı ilamı ile;
(…Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik Kamulaştırma Kanununun 19.maddesi uyarınca kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taşınmazın davalı tarafından zilyetlikle iktisap iddiasına itirazda bulunan Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece bilirkişi incelemeleri yaptırılmıştır. Alınan raporlar yasa hükümlerine uygundur.
Arazi niteliğindeki taşınmaza net geliri esas alınarak, dava tarihi itibariyle değerinin tespit edilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak;
1-Davalının zilyetliğine itiraz edildiğine göre, tespit edilen bedelin, dava konusu taşınmazın mülkiyeti ihtilaflı olduğundan 2942 sayılı Kanunun 19/7.maddesi uyarınca ileride belirlenecek hak sahibine ödenmek üzere bankaya 3’er ay vadeli hesaba yatırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davalı zilyede ödenmesine hükmedilmesi,
2-Davacı idare harçtan bağışık olmadığı halde harçtan muaf olduğundan bahisle aleyhine harca hükmedilmemesi,
doğru görülmemiştir….)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Müdahiller Hazine ve Orman Genel Müdürlüğü temsilcileri

    HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik Kamulaştırma Kanununun 19.maddesi uyarınca kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.
Davacı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) vekili, Kamulaştırma Kanunu’nun 27.maddesi uyarınca,  Araklı Asliye Hukuk Mahkemesince davaya konu taşınmazın bedeli tespit edilerek, acele el konulmasına karar verildiğini, ileride belirlenecek hak sahiplerine ödenmek üzere tespit edilen bedelin Akbank Araklı Şubesine yatırıldığını belirterek, davaya konu taşınmazın kamulaştırılmasına karar verilen kısmının Kamulaştırma Kanununun 19.maddesi uyarınca kamulaştırma bedelinin tespiti ve hazine adına tesciline karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı asil (zilyet), davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Müdahiller Hazine ve Orman İdaresi temsilcileri, taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki orman niteliğinde bulunduğunu belirterek, taşınmazın kamulaştırma planının dışına çıkartılmasına, aksi takdirde ise, bedelin hazine adına aktarılmasına karar verilmesini istemişlerdir.
Yerel mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; müdahil Hazine temsilcisinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle karar bozulmuştur. Mahkemece önceki kararda direnilmekle; direnme hükmünü, müdahiller Hazine ve Orman Genel Müdürlüğü temsilcileri temyize getirmiştir.
I-Müdahil Orman Genel Müdürlüğü temsilcisinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşme sırasında, esasa girilmeden önce, ilk hükmü temyiz etmeyen müdahil Orman Genel Müdürlüğü temsilcisinin direnmeyi temyizinin mümkün bulunup bulunmadığı ön sorun olarak incelenmiştir.
Bilindiği üzere, hukuki yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır. İlk hükmü temyiz etmemiş olan müdahil, diğer müdahilin temyizi üzerine verilen bozma kararından yararlanamaz. Çünkü ilk hüküm, hükmü temyiz etmemiş olan müdahil Orman Genel Müdürlüğü bakımından kesinleşmiştir.
Bu durumda eldeki davada ilk kararı temyiz etmeyen müdahil Orman Genel Müdürlüğü’nün  direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmamaktadır.
O halde, müdahil Orman Genel Müdürlüğü temsilcisinin direnme hükmüne yönelik temyiz dilekçesinin reddine karar verilmelidir.
II-Müdahil Hazine temsilcisinin temyiz itirazlarına gelince;
(A)- Özel Dairenin iki (2) nolu bozma nedenine karşı direnmeye ilişkin karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Bozma ve direnme kararlarının kapsamı itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı EPDK’nın yargı harçlarından muaf olup olmadığı;dolayısıyla başvurma harcı ile  nispi karar ve ilam harcını ödemesi gerekip gerekmediği, noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından, “harç” kavramı ile ilgili şu açıklama ve saptamaların yapılmasında yarar vardır. 
Kamu hizmetlerinin kurulması ve yürütülmesi için gerekli olan mali kaynağın sağlanması amacıyla devletin egemenlik gücüne dayanarak koyduğu mali yükümlerden kaynaklanan alacakları genel olarak kamu alacakları olarak nitelendirilmektedir.
Devletin kamu alacağını oluşturan gelir kaynaklarından birini ise kamu hizmetlerinden yararlananların ödedikleri harçlar oluşturmaktadır.
Harç, bazı kamu hizmetlerinden yararlanan ve hatta kanun hükmü ile yararlanmak zorunda bırakılan özel ve tüzel kişilerin, özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu kuruluşlarının hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında, belli bir ölçüde bu hizmetlerin maliyetine katılmaları amacıyla konulan ve zor unsuruna dayanan mali yükümlülüklerdir (Pınar, Burak:Yargı ve İcra Harçları, Ankara 2009, s.1-3).
Diğer bir deyişle harç, adli ve idari hizmetlerde ve bu hizmetin gerektirdiği masrafları karşılamak mülahazasıyla gerçek ve tüzel kişilerden hazinece alınan bir paradır. Yapılan işler ve görülen hizmet amme hizmetinden ziyade, kişilerin şahsına ve menfaatine ilişkindir (YİBK’nun 23.12.1976 gün ve E:1976/11-7, K:6 sayılı ilamı).
Anayasa Mahkemesi de harcı, verginin özel ve ayrıksı bir türü olarak tanımlamıştır (17.12.1968 gün ve E:1968/12, K:65; 24.10.1974 gün ve E:1974/31, K:43;14.01.2010 gün ve E:2009/27, K:2010/9 sayılı kararları ve aynı mahiyette Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.05.1982 gün ve E:1982/5-341, K:493 sayılı ilamı).
Harçlar konusunda genel düzenleme içeren, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun gerekçesinde harcın tanımı “fertlerin özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu kurumları ve hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında yaptıkları ödemelerdir” biçiminde yapılmıştır(Bu harç tanımı Anayasa Mahkemesi’nin 31.03.1987 gün ve E:1986/20, K:1987/9; 14.02.1991 gün ve E:1990/18, K:1991/14; 28.09.1995 gün ve E:1995/24, K:52;Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.05.1982 gün ve E:1982/5-341, K:493 sayılı kararlarında da benimsenmiştir).
Buna göre, bir hizmetin harç konusu olabilmesi için, kişilerin bir kamu kurumundan yararlanmaları, kişilere kamu eliyle özel bir yarar sağlanması ve kamu idaresinin kişilerin özel bir işiyle uğraşması gerekmektedir (YİBK’nun 7.12.1964 gün ve E:1964/3, K:5;Anayasa Mahkemesi’nin 31.03.1987 gün ve E:1986/20, K:1987/9 sayılı kararları).
Bir kamu hizmetinden dolayı harç alınabilmesi, bu hizmetin kanunla belirlenmesine ve bu hususla ilgili harç alınmasına ilişkin düzenlemelerin de, kanunda yer almasına bağlıdır.
Nitekim 1982 Anayasası’nın 73/3.maddesinde; “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.” hükmünü içermektedir.
Bu Anayasa kuralının, vergi, resim ve harç gibi parasal yükümlülüklerin veya bunlardan bağışıklığın, kapsam ve içeriğinin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde ve açıkça gösterilmesi amacına yönelik bulunduğu açıktır.
O halde, harca ilişkin bir yasa hükmünün yorumu ve uygulanmasında, bu ilke ve amacın gözden uzak tutulmaması gerekir. Aksi halde, kişi ve kurumların yasal dayanağı olmayan bir yükümlülük altına sokulmaları veya Devletin önemli bir gelir kaynağından yoksun bırakılması gibi, Yasa Koyucunun amacına aykırı ve sakıncalı sonuçların doğmasına yol açılmış olur (HGK’nun 12.05.1982 gün ve E:1982/5-341, K:493 sayılı ilamı).
Bu kanunilik ilkesine paralel olarak, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 1.maddesinde, bu kanuna göre alınacak harçlar arasında, diğer harçlar yanında yargı harçları da, bulunmaktadır.
Aynı Kanunun 2.maddesinde ise, yargı işlemlerinden bu Kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların, yargı harçlarına tabi olduğu vurgulanmıştır.
Bu arada yargı harcı, devletin mahkemeler aracılığıyla yaptığı hizmete, ondan yararlananların katkısıdır (YİBK’nun 16.12.1983 gün ve E:1983/5, K:6 sayılı ilamı).
Anılan Kanununun “istisna ve muaflıklar” başlıklı 13.maddesinde harçtan müstesna işlemler düzenlenmiş; 59.maddesinde ise; “Harçtan müstesna tutulan işlemler” başlığı altında hangi işlemlerin harçtan istisna olduğu sıralanmış, son fıkrasında ise; “Yukarıda yer alan istisnalara ilave olarak özel kanunlarda yer alan muafiyet ve istisnalara ilişkin hükümler saklıdır.” düzenlemesi getirilmiştir.
492 Sayılı Kanun’un 13.maddesinin (j) bendinde ise, genel bütçeye dahil idarelerin bu Kanunun (1) ve (3) sayılı tarifeye giren bütün işlemlerinin harçtan müstesna olduğu belirtilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, davacı EPDK, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) sayılı Cetvelde belirtilen “Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri” arasında sayılmamakta;  aynı Kanuna ekli (III) sayılı Cetvel uyarınca “Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar” arasında yer almaktadır. 
Görüldüğü üzere, EPDK, genel hüküm niteliğindeki 492 Sayılı Kanun’un 13/(j) bendinde belirtilen genel bütçeye dahil idarelerden olmadığından, bu madde yönüyle yargı harçlardan muaf değildir.
Hemen burada uyuşmazlığın çözümü bakımından, davacı EPDK’nın harç sorumluluğunu düzenleyen ve özel nitelikteki 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun ilgili hükmüne de, değinmek gerekir.
Anılan Kanunun 16.maddesinin ikinci cümlesi “Kurum ve Kurumun gelirleri her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.” hükmünü içermektedir.
Görüldüğü üzere, davacı Kurum (EPDK) ve gelirlerinin parasal yükümlülüklerden bağışık olduğu belirtilmiş ise de, madde hükmünde geçen “harç” kavramı içeriğine açıkça belirtilmemesi nedeniyle, “yargı harçları”nın girmediği, belirgindir. 
Benzer bir olaya ilişkin, Hukuk Genel Kurulu’nun 24.12.2008 gün ve E:2008/18-777, K:788 sayılı ilamında; direnme kararını temyiz eden Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün temyiz ve Yargıtay başvuru harcından muaf olup olmadığı hususu önsorun olarak değerlendirilmiş ve 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 77.maddesindeki “…Tüm iş ve işlemleri, her türlü vergi, resim, harç ve katılım payından istisnadır.” hükmünün yargı harçlarını kapsamadığı benimsenerek, aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
Öyleyse,  vergi, resim ve harç gibi parasal yükümlülüklerin veya bunlardan bağışıklığın, kapsam ve içeriğinin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde ve açıkça gösterilmesi gerekir.
Öte yandan, yargı harçlarının konusuna giren, yani yargı harcına tabi işlemleri, genel olarak mahkeme harçları ve icra ve iflas harçları olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür.
Yargı harçlarının konusunu oluşturan harçlardan ilki mahkemelerde ödenecek harçlar olup; bunlar başvurma harcı, celse harcı ile karar ve ilam harcıdır.
Harcın kimden alınacağı konusu, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun “Mükellef” başlığını taşıyan 11.maddesi ile saptanmıştır. Bu maddeye göre, genel olarak yargı harçlarını, davayı açan veya harca konu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerce ödenmesi yükümlülüğü getirilmiştir.
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun “Nispi harçlarda ödeme zamanı” başlığını taşıyan 28/1.maddesinde nispi harçlarda ödeme zamanı düzenlenmiş olup, aynı maddenin (a) bendinde ise, karar ve ilam harcının ödeme zamanı düzenlenmiştir.
Anılan Kanunun “Karar ve ilam harcı” başlığını taşıyan 28.maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinin 1.cümlesinde aynen; “Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir.” hükmünü taşımakta olup;Aynı Kanunun “Harcı ödenmeyen işlemler” başlığını taşıyan 32.maddesinde ise, “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılamaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” hükmü getirilmiştir.
Yukarıda belirtilen madde hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, karar ve ilam harcının peşin olarak yatırılması gereken miktarı ödenmedikçe, davaya devam edilebilmesi olanağı bulunmamaktadır.
Nitekim, 492 Sayılı Kanun’un 29.maddesinde, yargılama sırasında tesbit olunan dava değerinin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için yargılamaya devam olunacağı, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunamayacağı; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın işleme konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlı olduğu belirtildiğine göre, dava açıldığında yatırılması gereken başvurma harcı ile peşin karar ve ilam harcının hiç yatırılmaması halinde ise, aynı şekilde anılan harçlar ilgilisince ödenmedikçe davaya devam edilebilmesi olanağından söz edilemez.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay harç yönüyle değerlendirildiğinde;
Davacı EPDK’nın eldeki davayı açarken, başlangıçta başvurma harcı ile peşin nispi karar ve ilam harcını yatırmadığı dosya kapsamıyla sabittir.
Davacı EPDK, 492 Sayılı Kanun’un 13/(j) maddesinde belirtilen genel bütçeye dahil kamu idarelerinden olmadığı gibi, 4628 Sayılı Kanun’un 16.madde hükmünün yargı harçlarını kapsamadığı da belirgin olduğuna göre, yargı harçlarından muaf değildir.
Hal böyle olunca, davacı EPDK’nın başvurma harcı ile peşin nispi karar ve ilam harcı ödenmedikçe, eldeki davaya devam etme olanağı bulunmamaktadır.
Buna göre mahkemece yapılacak iş; davacı EPDK’ya anılan yargı harçlarını ödemesi konusunda usulünce önel verilerek, sonucuna göre bir karar vermek olmalıdır.
O halde, yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Dairenin harca ilişkin (2) nolu bozma kararına uyulmak gerekirken, bu yönden önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararının harca ilişkin kısmı bozulmalıdır.
(B)- Yukarıda (A) bendinde yer alan bozma nedenine göre, Özel Daire bozma ilamında işin esasına ilişkin (1) nolu bozma nedeni yönünden mahkemece verilen direnme kararına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine olanak bulunmamaktadır.
SONUÇ:
1)-Yukarıda (I) nolu bentte yer alan nedenlerle, müdahil Orman Genel Müdürlüğü temsilcisinin direnmeyi temyize ilişkin dilekçesinin hukuki yarar yokluğundan REDDİNE,
2)-Yukarıda (II) nolu bendin (A) fıkrasında belirtilen nedenlerle, müdahil Hazine temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda  gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA,
       3) Yukarıda (II) nolu bendin (B) fıkrasında belirtilen nedenlerle, Özel Daire bozma ilamının (1) bendinde yeralan işin esasına ilişkin bozma nedeni yönünden verilen direnme kararına yönelik müdahil Hazine temcilsinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
08.06.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.