21 Aralık 2024

icraguncesi.com

İcra Hukukuna dair HERŞEY….

HACİZ İHBARNAMESİ KAYNAKLI MENFİ TESPİT DAVASINDA İSPAT YÜKÜ

  1. Hukuk Dairesi 2012/15204 E. , 2013/1182 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

  • K A R A R –

Davacı vekili, davalı şirketin takip alacaklısı, müvekkilinin eşi dava dışı …’in takip borçlusu olduğu icra takip dosyasından müvekkiline gönderilen 1. ve 2. haciz ihbarnamelerinin usulsüz tebliğ nedeniyle itirazsız kesinleştiğini, 3. haciz ihbarnamesinin tebliği üzerine süresinde iş bu davanın açıldığını, takip borçlusu dava dışı…’in müvekkilinden doğmuş veya doğacak hak yada alacağının bulunmadığını ileri sürerek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine ve %40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili ikametgahının …’da olup davanın yetkisiz yerde açıldığını, usulsüz tebligata ilişkin iddianın takip hukukunu ilgilendirdiğinden mahkemenin görevli olmadığını, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını, ispat yükünün davacı üzerinde olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, yetki itirazının ve tanık dinletme talebinin yerinde görülmediği, usulsüz tebligata ilişkin iddianın icra mahkemesinde ileri sürülebileceği, davacının takip borçlusuna borçlu olmadığını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine ve davacının %40 tazminata mahkum edilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı, dava dışı oğlunun borcundan dolayı davalı (alacaklı) tarafından icra ve iflas Yasası’nın 89. maddesi gereğince tebliğ ettirilen haciz ihbarnameleri nedeniyle borçlu olmadığını belirterek, takip borçlusuna borçlu olmadığının tespiti isteminde bulunmuş, mahkemece, davacının takip borçlusuna borçlu olmadığını ispat edemediği gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir.
Medeni Kanunun 6. maddesi ve HMK’nın 190. maddesi gereğince iddia sahibi iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Genel kural ve İİK’nun 89. maddesi hükmü böyle olmakla birlikte;
Somut olayın özelliğine göre ispat yükü yer değiştirebilir. Bu bağlamda, davacı takip borçlusuna borcu bulunmadığını belirtmiş, davalı tarafından verilen cevapta, davacı ile borçlu arasında borcu doğuran bir hukuki ilişkiden söz edilmemiş, sadece davacının borçlu olmadığını ispat etmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Şu durumda takip borçlusunun davacıdan alacaklı olduğunu belirten borç doğuran bir ilişkinin davalı (alacaklı) tarafından ileri sürülmesi gerekir. Böyle bir ilişkiye dayanmadan soyut olarak borçlunun davacıdan alacaklı olduğu ileri sürülemez ve bu ilişkinin neye dayalı olduğu açıklanmadan davacıdan borçlu olmadığını ispat etmesi beklenemez. Somut olayda takip alacaklısı olan davalı, soyut alacak iddiasının dayanağını somut olarak göstermemiştir. Dosyada alacağın varlığına ilişkin bilgi ve belge bulunmamaktadır. Davacı üçüncü kişi iddiasını ispat ederken ileri sürdüğü vakıaların aydınlatılması için davalı alacaklının doğruluk ödevine (HMK m.29) uygun hareket ederek takip borçlusunun üçüncü kişiden neden alacaklı olduğunu açıklaması gerekir. Mahkemece bu yönler gözetilmeden ispat yükünün olumsuzu kanıtlama olanağı bulunmayan davacıda olduğunun kabulü ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 23.01.2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

-KARŞI OY YAZISI-

Dava, İİK’nun 4949 sayılı Yasayla değişik 89/3. maddesine dayalı menfi tespit davasıdır. Anılan yasa hükmüne göre; “Bu davada üçüncü şahıs, takip borçlusuna borçlu olmadığını veya malın takip borçlusuna ait olmadığını ispat etmeye mecburdur.”
Yasanın bu açık hükmü karşısında somut olayda ispat külfeti, haciz ihbarnamelerine itiraz etmeyen ve bu nedenle borç zimmetinde sayılan davacı borçludadır. Davacı, takip borçlusuna borçlu olmadığını kanıtlayamadığından davanın reddine dair yerel mahkeme kararının onanması gerektiğini düşündüğümden sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılamıyorum.